
Kırgızlar golcü görsün..
Rektör vurdu gol oldu!

Kırgızistan’ın Manas Üniversitesi rektörü Prof.Dr.Alparslan Ceylan’ın sanıyorum eski bir futbolcu olduğunu bilmeyen yoktur. Özellikle 1980’li yıllarda o dönemin en faal futbol kulüplerinden olan 1.Amatör kümedeki SSK Dağcılıkspor’un santraforu olan Prof.Dr.Ceylan, birkaç defa da gol krallığı yaşamıştır. Profesyonel futbolculuk ile okul arasında tercihini okuldan yana kullanmak mecburiyetinde kalan Ceylan, bunca zaman geçti ve ilerleyen yaşına rağmen yine de kendini futboldan alamıyor. Her fırsatta malzemelerini kuşanarak sahaya giren Ceylan’ın, bir süredir rektörlük yaptığı Kırgızistan’da da depreşti. Manas Üniversitesi’nde gerçekleşen Nevruz kutlamalarına bizatihi iştirak eden Ceylan, kendini bir anda sahada buldu. Öğrencileri ile top koşturan rektör hoca, yeteneklerini burada da sergilemekten geri kalmadı. Gol atan, gol pası veren Ceylan, profesyonel futbolculara taş çıkartırken, kendisini izlemeye gelenleri de güzel futbolu ile büyüledi.


Müjde! Bir derneğimiz daha oldu!
Adeta dernekten geçilmeyen, her 687 kişiye bir derneğin düştüğü belirlenen ülkemizde gün geçmiyor ki bu derneklere bir yenisi eklenmesin. Kanarya Sevenlerin bile derneğinin olduğu günümüzde yeni bir dernek daha kurulmuş, bunu ben de yeni öğrendim. Neredeyse iki yıla yaklaşmış ama benim ilk defa duyduğum bu son derneğin adı da Bilimsel Işığında Yaradılış Derneği! Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Mol. Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Erdoğan hocam. Yaratılış gerçeğini anlatmak amacıyla kurulan ve son derece de gerekli de bulduğum bu derneğin ana amacı da son zamanlarda giderek dinden uzaklaşan bir kesimin önüne geçmek ve bunu yaparken de bilimsel doneler ile Allahın varlığına inandırmak ve yaradılış gayesinin ne olduğunu aktarmak. Şu an için sadece akademik çevrelerdeki arkadaşlarının yeraldığı dernek yönetimi ve üyeleri ile önemli bir faaliyet içerisinde olduklarını söyleyen Prof.Dr. Orhan Erdoğan, kesinlikle ün, para ve başka dünyevi kazanç elde etmeyi düşünmediklerinin altını çiziyor.

İnatçı buzun hakkından itfaiye geldi!
Sadece karla değil, bugünlerde özellikle çatılardan sarkan ve bir metreyi dahi aşan buzlar ile de başımız dertte. Son yılların en şiddetli Mart’ı olarak gösterilen bu ay hesapta olmayan kar ile mücadele ederken bir yandan da buz tehlikesi ile karşı karşıyayız. Hemen hemen her bölgede çatılarda oluşan ve aşağı sarkan buzlar, sağılığımızı ciddi ölçüde tehdit ediyor. İnsanların saçak altlarından yürümemeye özen gösterdiği Erzurum’da bazen çatılarda 2 metreyi bulan buzları da görmek mümkün. Tabi işyeri ve konut sahipleri çoğu buzları kendi imkanları ile kendileri kırarken, bazı buzların da kırılması kolay olmuyor. Bu buzlardan biri bizim PUSULA Gazetesi’nin çatısındaydı. 1,5 metreyi bulan buzu biz kıramayınca çareyi İtfaiyeyi aramakta bulduk. İtfaiye, özellikle yoldan geçenler zarara uğramasın diye kafesle buzu aldı, hergün korku içinde yaşayan biz gazete çalışanlarına da rahat bir nefes aldırdı..
Türkiye’de ender görülen vaka, Erzurumlu miniği buldu..
Haydi Mert, ayağa kalk!
Türkiye’de 5’nci olarak gösterilen vakanın tam da Erzurumlu Mustafa Mert Yanık’ın başına gelmesi kaderdir illaki. Doğuştan kalbi gelişik olmayan ve Hipoplastik hastalığı olarak adlandırılan rahatsızlık ile karşılaşan 4 yaşındaki Mustafa Mert, bir süredir İstanbul’da tedavi görüyor ve hepimiz de bir an önce iyileşmesi için duacıyız. Büyümesi normal iken kalbi yerinde sayan ve bu yüzden de nefes sorunu yaşayan Mert için şu an dua etmekten başka elimizden bir şey de gelmiyor maalesef. Hele hele Türkiye’de ender görülen ve beşincisi olarak belirtilen vakada adı geçenin bir minik çocuk olması ailesi kadar hepimizi derinden yaralıyor. Koç Üniversitesi Hastanesi Yoğun Bakım Servisi’nde günlerdir tedavi altında olan ve Dr.Mehmet Diçer’in gözü gibi baktığı Mustafa Mert için hepimiz ablaları Elinay ve Beyza ile birlikte oynayacağı günü bekliyor, istiyoruz.

‘’Biraz oyun oynadıktan, hareket gösterdikten sonra bir anda nefessiz kalması kahrediyor bizi’’ diyen dede Murat Elbay, ‘’Normal sağlığına kavuşması için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Koç Üniversitesi de sağolsun, doktoruyla, hemşiresiyle elinden geleni yapıyor. Torunumu normal sağlıklı günlerde görmek için canımı bile çekinmeden veririm. Herkesten Mustafa Mert için dua bekliyoruz. O diğer torunlarım gibi oyun oynamıyor diye ben kahroluyorum. Rabbim kimseye böyle bir sıkıntı yaşatmasın. Hele hele bu vakanın 5’nci vaka olduğunun söylenmesi ve neredeyse yapılacak çok da şeyin olmadığının söylenmesi ayrıca kahrediyor bizi’’ diye konuşuyor. Doğuştan beri belirlenen rahatsızlığı sebebiyle el bebek bakılan Mustafa Mert’in iyileşmesi için gün sayarken, mevcut rahatsızlıkla ilgili Türkiye’de hekim sayısının da son derece sınırlı olması elbette ki hepimizi ayrıca üzüyor. Sevimli miniğe Allah’dan şifa dilerken, bir torun sahibi dede olarak bu konuda ilgisini esirgemeyen Koç Üniversitesi’ne bir Erzurumlu olarak bin teşekkür ederim..
Dut Çullaması ve Erzurum Yumurta Pilavımız da sahne aldı..
Coğrafi işaretli üründe ilk 11’deyiz!
Günümüz gastronomi alanında coğrafi işaretli ürünlerin önemi, şehirlerin ve de ülkelerin turizminin gelişmesinde çok önemli bir gerçek. Özellikle kış turizminde dünyanın gözde şehirlerinden birisi olan Erzurum da son yıllarda bu coğrafi işaret konusunda önde olan illerden birisi. Kuşkusuz coğrafi işaretli ürünlerin önemi biraz da ilgili akademik çevrelerin teşvikiyle öne çıkmış durumda. İşin uzmanları coğrafi işarete ne kadar önem veriyorsa Erzurum da bu konuda söylenene itibar ediyor, ona göre de adımını atıyor. İşte bu sayede olsa gerek Erzurum’da coğrafi işaretli ürünlerin sayısı da 22’ye çıkmış durumda. Türkiye’de de sayı olarak ilk 11’de olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Zira, Erzurum mutfağı gastronomi turizmi, potansiyeli açısından oldukça zengin çeşitliliğe sahip bir ildir artık. İşte en son da iki yöresel ürün coğrafi işarete kavuştu. Bunlar, kimilerimizin yemelere doymadığı ve hemen hemen her gün olsun istediğim Dut Çullaması ile belki de bir çoğumuzun adını ilk defa duyduğu bir ürün tescil edildi. Bu ürünün adı Erzurum Yumurta Pilavı! Bu iki ürün de onaylandı ve coğrafi işaret tescili alarak Erzurum yöre mutfağının ürünü olarak konumlandı.

Yemek, gastronomi, mutfak kültürü, coğrafi işaret konuları olduğunda Erzurum’da önemsediğim bir isim var, o da Erkan Denk’dir. Halen Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu ve Turizm Fakültesi öğretim görevlilerinden Erkan Denk, Edirneli olmasına rağmen bir Erzurumlu gibi yöre mutfağına büyük yakınlık ve destek oluyor. Bazen konu ile ilgili dergilere de makaleler yazan ve Erzurum yöre mutfağına övgüler dizen Erkan hoca, 22’ye ulaşan coğrafi işaretli ürün konusunda hassasiyet gösteren bir açıklama yaparken, siyasilerden de bu konuda ilgi ve alaka istedi. ‘’Üreticilerin, tüketicilerin ve politika yapıcıların bu konuda farkındalığı arttırılmalı, yörelerle özdeşleşmiş bu otantik lezzetlere sahip çıkılmalıdır. İşsizliğin azaltılması, bölgesel ekonominin gelişim göstermesi, kırsal kalkınmanın desteklenmesi ve yörede turizmin gelişimi için coğrafi işaretlere gerekli önemi göstermeliyiz’’ diyor ki katılmamak mümkün değil. Mutfakta arkamızda birilerinin olması alkışa değer, kıymetli bir harekettir ve de bu benim son kararımdır.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır! (Tolstoy)
DUVARIN DİLİ : Griden halliceyiz, siyahtan karanlık!
Rektör vurdu gol oldu!

Kırgızistan’ın Manas Üniversitesi rektörü Prof.Dr.Alparslan Ceylan’ın sanıyorum eski bir futbolcu olduğunu bilmeyen yoktur. Özellikle 1980’li yıllarda o dönemin en faal futbol kulüplerinden olan 1.Amatör kümedeki SSK Dağcılıkspor’un santraforu olan Prof.Dr.Ceylan, birkaç defa da gol krallığı yaşamıştır. Profesyonel futbolculuk ile okul arasında tercihini okuldan yana kullanmak mecburiyetinde kalan Ceylan, bunca zaman geçti ve ilerleyen yaşına rağmen yine de kendini futboldan alamıyor. Her fırsatta malzemelerini kuşanarak sahaya giren Ceylan’ın, bir süredir rektörlük yaptığı Kırgızistan’da da depreşti. Manas Üniversitesi’nde gerçekleşen Nevruz kutlamalarına bizatihi iştirak eden Ceylan, kendini bir anda sahada buldu. Öğrencileri ile top koşturan rektör hoca, yeteneklerini burada da sergilemekten geri kalmadı. Gol atan, gol pası veren Ceylan, profesyonel futbolculara taş çıkartırken, kendisini izlemeye gelenleri de güzel futbolu ile büyüledi.


Müjde! Bir derneğimiz daha oldu!
Adeta dernekten geçilmeyen, her 687 kişiye bir derneğin düştüğü belirlenen ülkemizde gün geçmiyor ki bu derneklere bir yenisi eklenmesin. Kanarya Sevenlerin bile derneğinin olduğu günümüzde yeni bir dernek daha kurulmuş, bunu ben de yeni öğrendim. Neredeyse iki yıla yaklaşmış ama benim ilk defa duyduğum bu son derneğin adı da Bilimsel Işığında Yaradılış Derneği! Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Mol. Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Erdoğan hocam. Yaratılış gerçeğini anlatmak amacıyla kurulan ve son derece de gerekli de bulduğum bu derneğin ana amacı da son zamanlarda giderek dinden uzaklaşan bir kesimin önüne geçmek ve bunu yaparken de bilimsel doneler ile Allahın varlığına inandırmak ve yaradılış gayesinin ne olduğunu aktarmak. Şu an için sadece akademik çevrelerdeki arkadaşlarının yeraldığı dernek yönetimi ve üyeleri ile önemli bir faaliyet içerisinde olduklarını söyleyen Prof.Dr. Orhan Erdoğan, kesinlikle ün, para ve başka dünyevi kazanç elde etmeyi düşünmediklerinin altını çiziyor.

İnatçı buzun hakkından itfaiye geldi!
Sadece karla değil, bugünlerde özellikle çatılardan sarkan ve bir metreyi dahi aşan buzlar ile de başımız dertte. Son yılların en şiddetli Mart’ı olarak gösterilen bu ay hesapta olmayan kar ile mücadele ederken bir yandan da buz tehlikesi ile karşı karşıyayız. Hemen hemen her bölgede çatılarda oluşan ve aşağı sarkan buzlar, sağılığımızı ciddi ölçüde tehdit ediyor. İnsanların saçak altlarından yürümemeye özen gösterdiği Erzurum’da bazen çatılarda 2 metreyi bulan buzları da görmek mümkün. Tabi işyeri ve konut sahipleri çoğu buzları kendi imkanları ile kendileri kırarken, bazı buzların da kırılması kolay olmuyor. Bu buzlardan biri bizim PUSULA Gazetesi’nin çatısındaydı. 1,5 metreyi bulan buzu biz kıramayınca çareyi İtfaiyeyi aramakta bulduk. İtfaiye, özellikle yoldan geçenler zarara uğramasın diye kafesle buzu aldı, hergün korku içinde yaşayan biz gazete çalışanlarına da rahat bir nefes aldırdı..

Haydi Mert, ayağa kalk!
Türkiye’de 5’nci olarak gösterilen vakanın tam da Erzurumlu Mustafa Mert Yanık’ın başına gelmesi kaderdir illaki. Doğuştan kalbi gelişik olmayan ve Hipoplastik hastalığı olarak adlandırılan rahatsızlık ile karşılaşan 4 yaşındaki Mustafa Mert, bir süredir İstanbul’da tedavi görüyor ve hepimiz de bir an önce iyileşmesi için duacıyız. Büyümesi normal iken kalbi yerinde sayan ve bu yüzden de nefes sorunu yaşayan Mert için şu an dua etmekten başka elimizden bir şey de gelmiyor maalesef. Hele hele Türkiye’de ender görülen ve beşincisi olarak belirtilen vakada adı geçenin bir minik çocuk olması ailesi kadar hepimizi derinden yaralıyor. Koç Üniversitesi Hastanesi Yoğun Bakım Servisi’nde günlerdir tedavi altında olan ve Dr.Mehmet Diçer’in gözü gibi baktığı Mustafa Mert için hepimiz ablaları Elinay ve Beyza ile birlikte oynayacağı günü bekliyor, istiyoruz.

‘’Biraz oyun oynadıktan, hareket gösterdikten sonra bir anda nefessiz kalması kahrediyor bizi’’ diyen dede Murat Elbay, ‘’Normal sağlığına kavuşması için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Koç Üniversitesi de sağolsun, doktoruyla, hemşiresiyle elinden geleni yapıyor. Torunumu normal sağlıklı günlerde görmek için canımı bile çekinmeden veririm. Herkesten Mustafa Mert için dua bekliyoruz. O diğer torunlarım gibi oyun oynamıyor diye ben kahroluyorum. Rabbim kimseye böyle bir sıkıntı yaşatmasın. Hele hele bu vakanın 5’nci vaka olduğunun söylenmesi ve neredeyse yapılacak çok da şeyin olmadığının söylenmesi ayrıca kahrediyor bizi’’ diye konuşuyor. Doğuştan beri belirlenen rahatsızlığı sebebiyle el bebek bakılan Mustafa Mert’in iyileşmesi için gün sayarken, mevcut rahatsızlıkla ilgili Türkiye’de hekim sayısının da son derece sınırlı olması elbette ki hepimizi ayrıca üzüyor. Sevimli miniğe Allah’dan şifa dilerken, bir torun sahibi dede olarak bu konuda ilgisini esirgemeyen Koç Üniversitesi’ne bir Erzurumlu olarak bin teşekkür ederim..
Dut Çullaması ve Erzurum Yumurta Pilavımız da sahne aldı..
Coğrafi işaretli üründe ilk 11’deyiz!
Günümüz gastronomi alanında coğrafi işaretli ürünlerin önemi, şehirlerin ve de ülkelerin turizminin gelişmesinde çok önemli bir gerçek. Özellikle kış turizminde dünyanın gözde şehirlerinden birisi olan Erzurum da son yıllarda bu coğrafi işaret konusunda önde olan illerden birisi. Kuşkusuz coğrafi işaretli ürünlerin önemi biraz da ilgili akademik çevrelerin teşvikiyle öne çıkmış durumda. İşin uzmanları coğrafi işarete ne kadar önem veriyorsa Erzurum da bu konuda söylenene itibar ediyor, ona göre de adımını atıyor. İşte bu sayede olsa gerek Erzurum’da coğrafi işaretli ürünlerin sayısı da 22’ye çıkmış durumda. Türkiye’de de sayı olarak ilk 11’de olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Zira, Erzurum mutfağı gastronomi turizmi, potansiyeli açısından oldukça zengin çeşitliliğe sahip bir ildir artık. İşte en son da iki yöresel ürün coğrafi işarete kavuştu. Bunlar, kimilerimizin yemelere doymadığı ve hemen hemen her gün olsun istediğim Dut Çullaması ile belki de bir çoğumuzun adını ilk defa duyduğu bir ürün tescil edildi. Bu ürünün adı Erzurum Yumurta Pilavı! Bu iki ürün de onaylandı ve coğrafi işaret tescili alarak Erzurum yöre mutfağının ürünü olarak konumlandı.

Yemek, gastronomi, mutfak kültürü, coğrafi işaret konuları olduğunda Erzurum’da önemsediğim bir isim var, o da Erkan Denk’dir. Halen Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu ve Turizm Fakültesi öğretim görevlilerinden Erkan Denk, Edirneli olmasına rağmen bir Erzurumlu gibi yöre mutfağına büyük yakınlık ve destek oluyor. Bazen konu ile ilgili dergilere de makaleler yazan ve Erzurum yöre mutfağına övgüler dizen Erkan hoca, 22’ye ulaşan coğrafi işaretli ürün konusunda hassasiyet gösteren bir açıklama yaparken, siyasilerden de bu konuda ilgi ve alaka istedi. ‘’Üreticilerin, tüketicilerin ve politika yapıcıların bu konuda farkındalığı arttırılmalı, yörelerle özdeşleşmiş bu otantik lezzetlere sahip çıkılmalıdır. İşsizliğin azaltılması, bölgesel ekonominin gelişim göstermesi, kırsal kalkınmanın desteklenmesi ve yörede turizmin gelişimi için coğrafi işaretlere gerekli önemi göstermeliyiz’’ diyor ki katılmamak mümkün değil. Mutfakta arkamızda birilerinin olması alkışa değer, kıymetli bir harekettir ve de bu benim son kararımdır.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır! (Tolstoy)
DUVARIN DİLİ : Griden halliceyiz, siyahtan karanlık!