İlk insandan Hayyam’a ve yıldızlı göklere, Aborijinlerden Hz.Yusuf’a, Frank Herbert’tan bize ve biz güçsüz kullardan kâinatın tek sahibi Allah’a: Dua…
Ona hayatımızın kaç kritik anında biz de sığındık, değil mi?
★★
Duanın ve yani yargıların en yücesine, en ilahisine sığınmanın, ondan sonra kabullenmişlik içinde tevekkül etmenin inanılmaz gücünü, motivasyon üzerindeki harikulade etkisini anlatmaya gerek yok!
Muazzam bir şey, tarif edilemeyecek güçlü bir duygu…
Allah hepimizin günahlarını affetsin; ben sadece ondan af dilerim ama yaşadığım inişli çıkışlı hayatta en umutsuz, en karamsar anlarımda bile dua etmeyi -ve dolayısıyla Yaratanımdan medet dilemeyi- hiç kesmedim.
Şükür!
Gönlüme, kalbime, aklıma, hep iyi geldi dualar; muvazeneyi koruma yardım etti.
Çok şükür!
Bir bana değil, çoğunluğa, hatta belki herkese iyi geliyordur dua etmek, sığınmak, Allah’tan medet ummak…
Çünkü o verdi mi, karşılıksız veriyor, verdiğinin inanç örgüsü içinde bir karşılığı olsa bile insanların çoğu gibi bir şey verip sonra her dakika karşımıza geçip mihnet etmiyor.
Ne güzel, ne yüce, ne kadar rahmanî…
★★
İnsanları meftun eden güzel dualar var. Sizin de aklınızın köşesinde öyle bir dua vardır illaki…
Hâl böyleyken; sizinle daha önce kimin duasını paylaşmıştım, anımsıyor musunuz?
Yazılarımı düzenli takip eden -üstüne bir de nezaket gösterip yorum gönderen- sevgili okurlarım için küçük bir bellek oyunu: Bir gün hep birlikte nasıl dua etmiştik, anımsıyor musunuz?
(…)
Neyse, daha fazla yormayayım sizi:
2021 yılının Temmuz ayının 27’nci günü bu köşede yine, Aborijin duasını sizinle paylaşmıştım. Avustralya kıtasının hakiki sahiplerinin duasını yani…
Birlikte onların güzel duasını mırıldanmıştık:
“(…) Güneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmur diliyorum.
Ve ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum…
Yaşamdaki en küçük zevkleri olduğundan daha büyükmüş gibi algılamana yetecek kadar, sadece o kadarcık ve kaldırabileceğin kadar ‘acı’ diliyorum.
İhtiyaçlarını giderebilecek kadar kazanç diliyorum.
Sahip olduğun her şeyi taktir etmene yetecek kadar, sadece o kadarcık ‘kayıp’ diliyorum.
Ve sana o ‘son elvedayı’ kabullendirecek kadar ‘merhaba’ diliyorum. (…)”
★★
Şimdiyse KTÜ’den üniversite arkadaşım, çok değerli kardeşim Yusuf Murat’ın sosyal medya sayfası aracılığıyla dostlarına ilettiği bir başka güzel duayı, bir peygamberin duasını paylaşacağım sizlerle.
Hz. Yusuf'un duasıymış:
"Ey her belayı kaldıran, her duayı kabul eden, kırık kalpleri sarıp iyileştiren, her zorluğu kolaylaştıran ve her mazlumun sahibi ve yalnızların teselli edicisi…
Ey kendisinden başka ilah olmayan, beni içinde olduğum durumdan kurtar, bunun için bana bir çıkış yolu göster…
Muhabbetini kalbime koy ki böylelikle kalbimde senden başka hiçbir düşünceye yer kalmasın, senden başka zikir olmasın…
Beni her türlü kötülükten koru Allah’ım, bana merhametinle muamele et...
Amin…”
★★
Ve sevgili okurlarım,
Ne zaman kendinizi çaresiz hissederseniz…
Ne zaman kendi çaresizliğinizi unutarak en çok sevdiklerinizin yardımına koşabilmeyi dilerseniz…
Ne zaman elinizin kolunuzun bağlı, esenliğe ulaşan bütün yollarınızın kapalı olduğunu düşünürseniz…
Önce haklılığınızdan, saflığınızdan emin olun ve sonra duaya sığının…
Gönlünüz en güzel dualarla ferahlasın, üstünüzü örten uğursuz karanlık dağılsın.
Göreceksiniz, ruhunuz başka hiçbir şeyin sağlayamayacağı biçimde huzur bulacak ve bedeniniz buna kayıtsız kalmayacak; o da iyiliğe, güzelliğe, esenliğe, ferahlığa doğru akacak.
Ummana yönelmiş görkemli ama çok sessiz bir nehir gibi…
★★
Bitirmeden…
50’li yıllar sonrasında kaleme alınmış en ünlü edebiyat yapıtlarından birinin, 1965 yılında ilk baskısı yapıldıktan yaklaşık yarım yüzyıl sonra (2021) filme de aktarılmış harika roman DUNE’ın yazarı Frank Herbert (1920-1986), adı geçen romanının bir yerinde ‘duaya bakışını’ şöyle dile getiriyordu: ‘Dünya, dört şeyin üzerinde durur: Bilgelerin ilmi, yücelerin adaleti, haklıların duası ve korkusuz insanların cesareti…’
Başka yoruma gerek var mı?
Ona hayatımızın kaç kritik anında biz de sığındık, değil mi?
★★
Duanın ve yani yargıların en yücesine, en ilahisine sığınmanın, ondan sonra kabullenmişlik içinde tevekkül etmenin inanılmaz gücünü, motivasyon üzerindeki harikulade etkisini anlatmaya gerek yok!
Muazzam bir şey, tarif edilemeyecek güçlü bir duygu…
Allah hepimizin günahlarını affetsin; ben sadece ondan af dilerim ama yaşadığım inişli çıkışlı hayatta en umutsuz, en karamsar anlarımda bile dua etmeyi -ve dolayısıyla Yaratanımdan medet dilemeyi- hiç kesmedim.
Şükür!
Gönlüme, kalbime, aklıma, hep iyi geldi dualar; muvazeneyi koruma yardım etti.
Çok şükür!
Bir bana değil, çoğunluğa, hatta belki herkese iyi geliyordur dua etmek, sığınmak, Allah’tan medet ummak…
Çünkü o verdi mi, karşılıksız veriyor, verdiğinin inanç örgüsü içinde bir karşılığı olsa bile insanların çoğu gibi bir şey verip sonra her dakika karşımıza geçip mihnet etmiyor.
Ne güzel, ne yüce, ne kadar rahmanî…
★★
İnsanları meftun eden güzel dualar var. Sizin de aklınızın köşesinde öyle bir dua vardır illaki…
Hâl böyleyken; sizinle daha önce kimin duasını paylaşmıştım, anımsıyor musunuz?
Yazılarımı düzenli takip eden -üstüne bir de nezaket gösterip yorum gönderen- sevgili okurlarım için küçük bir bellek oyunu: Bir gün hep birlikte nasıl dua etmiştik, anımsıyor musunuz?
(…)
Neyse, daha fazla yormayayım sizi:
2021 yılının Temmuz ayının 27’nci günü bu köşede yine, Aborijin duasını sizinle paylaşmıştım. Avustralya kıtasının hakiki sahiplerinin duasını yani…
Birlikte onların güzel duasını mırıldanmıştık:
“(…) Güneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmur diliyorum.
Ve ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum…
Yaşamdaki en küçük zevkleri olduğundan daha büyükmüş gibi algılamana yetecek kadar, sadece o kadarcık ve kaldırabileceğin kadar ‘acı’ diliyorum.
İhtiyaçlarını giderebilecek kadar kazanç diliyorum.
Sahip olduğun her şeyi taktir etmene yetecek kadar, sadece o kadarcık ‘kayıp’ diliyorum.
Ve sana o ‘son elvedayı’ kabullendirecek kadar ‘merhaba’ diliyorum. (…)”
★★
Şimdiyse KTÜ’den üniversite arkadaşım, çok değerli kardeşim Yusuf Murat’ın sosyal medya sayfası aracılığıyla dostlarına ilettiği bir başka güzel duayı, bir peygamberin duasını paylaşacağım sizlerle.
Hz. Yusuf'un duasıymış:
"Ey her belayı kaldıran, her duayı kabul eden, kırık kalpleri sarıp iyileştiren, her zorluğu kolaylaştıran ve her mazlumun sahibi ve yalnızların teselli edicisi…
Ey kendisinden başka ilah olmayan, beni içinde olduğum durumdan kurtar, bunun için bana bir çıkış yolu göster…
Muhabbetini kalbime koy ki böylelikle kalbimde senden başka hiçbir düşünceye yer kalmasın, senden başka zikir olmasın…
Beni her türlü kötülükten koru Allah’ım, bana merhametinle muamele et...
Amin…”
★★
Ve sevgili okurlarım,
Ne zaman kendinizi çaresiz hissederseniz…
Ne zaman kendi çaresizliğinizi unutarak en çok sevdiklerinizin yardımına koşabilmeyi dilerseniz…
Ne zaman elinizin kolunuzun bağlı, esenliğe ulaşan bütün yollarınızın kapalı olduğunu düşünürseniz…
Önce haklılığınızdan, saflığınızdan emin olun ve sonra duaya sığının…
Gönlünüz en güzel dualarla ferahlasın, üstünüzü örten uğursuz karanlık dağılsın.
Göreceksiniz, ruhunuz başka hiçbir şeyin sağlayamayacağı biçimde huzur bulacak ve bedeniniz buna kayıtsız kalmayacak; o da iyiliğe, güzelliğe, esenliğe, ferahlığa doğru akacak.
Ummana yönelmiş görkemli ama çok sessiz bir nehir gibi…
★★
Bitirmeden…
50’li yıllar sonrasında kaleme alınmış en ünlü edebiyat yapıtlarından birinin, 1965 yılında ilk baskısı yapıldıktan yaklaşık yarım yüzyıl sonra (2021) filme de aktarılmış harika roman DUNE’ın yazarı Frank Herbert (1920-1986), adı geçen romanının bir yerinde ‘duaya bakışını’ şöyle dile getiriyordu: ‘Dünya, dört şeyin üzerinde durur: Bilgelerin ilmi, yücelerin adaleti, haklıların duası ve korkusuz insanların cesareti…’
Başka yoruma gerek var mı?