Nijer ve Sudan’dan sonra Venezuela’da tarımsal üretim yapmak için çalışmalar başlatıldı.
38 bin hektar tarım arazisine sahip ülkemiz, uçakla 40 saat mesafede olan bir ülkede buğday üretecek.
Yüzde 30'unu da Venezuela alacak.
Yüzölçümü pek çok ülkeden büyük Konya gibi yüksek verimli arazilerimiz varken, ülke tarımının eksikliklerini gidermek yerine Venezuela’da buğday üretmenin geçerli mazereti olamaz. Üstelik uzmanlar, Venezuela'nın iklim ve toprağının buğday üretimine uygun olmadığını belirtiyorlar.
Her platformda belirtiyoruz. Yıllar geçti ancak ülkemizin hala elle tutulur tarım politikası yoktur. Bununla beraber tedarik, ulaşım, tohum, kooperatifleşme gibi sorunlar çözülemediğinden dolayı Venezuela gibi ülkelerin arazilerine talip oluyoruz.
Dahası hiç bir iktisatçı tarafından tam olarak anlaşılamayan ihracat odaklı ekonomik modeline geçerken tarım politikasında ki eksiklerin giderilmemesi modelin ne kadar başarılı olduğunun açık göstergesidir. Modelde, buğday ithal ederek ihraç ürünleri üreteceğiz.
Bakın Rusya savaş halinde, tüm dünya ambargo uyguluyor. Ancak hala ayakta ve para birimi değerleniyor. Bırakın yer altı kaynaklarını, tarım olarak Ukrayna ve Rusya gıda tedarikini kestiğinden dolayı dünya kıtlıkla sınanıyor.
Tarım arazisi olarak bizim Rusya'dan neyimiz eksik?
Konut kiralarına getirilen yüzde 25 zam oranı gibi bir düzenleme ile boş arazisini ekmeyen mal sahiplerinin ücreti mukabilinde arazisi alınabilir, çok parçalı ekilmeyen verese arazilerinin hakkını vererek profesyonel yapan firmalara devredilebilir.
Bunun yanında ülkemizde zarar ettiğini söyleyen çiftçilerin arazileri profesyonel firmalara kiralanabilir. Arazi sahipleri işçi olarak çalışıp, hep sigortası yatırılır, hem de kirasını ve aylığını alır.
Kol gücü ile çalışan çiftçi dönemi günümüz şartlarını kaldırmıyor. Fransa’da 100 dönüm araziden alınan buğday ile ülkemizde ki hasıla arasında uçurum derecesinde fark var. Bu nedenle profesyonelleşme olmadığı sürece bu sorunlar devam edecektir.
Duyarsız Toplum Olduk!
Her gün değişik yöntemlerle karşımıza çıkıyorlar. Nasıl ikna edeceklerini, hangi taktikleri kullanacaklarını çok iyi biliyorlar. Gerek arayarak, gerek mesaj göndererek, gerekse oltalama yöntemi ile vatandaşları tuzağa düşürebiliyorlar.
Hakiminden işçisine, öğretim üyesinden ev hanımına kadar hedeflerinde ayrım yoktur.
Evet, dolandırıcılardan bahsediyorum. Tahsilli veya uyanık olmanın yeterli olmadığını, herkesin bir gün dolandırıcıların ağına düşebileceğini geçmişte yaşadığımız tecrübelerle öğrendik. Aslında tek sorunumuz ilgi alanımız dışında okumayan, araştırmayan, sorgulamayan, hakkını aramayan olmamızdır. Ünlü birinin aşk dedikodusu, dolandırıcılık haberinden daha fazla ilgi çekiyor ve okunuyorsa tuzağa düşenin mi yoksa düşürenin mi suçlu olduğunun önemi yoktur.
İnternet aramasında binlerce haber, paylaşım, mağduriyet varken hala "kargonuzu almadığınızdan dolayı bu kadar ücreti ceza olarak ödeyeceksiniz" gönderilerine karşılık veriliyorsa o kişinin birazda kendisini sorgulaması gerekiyor.
Sadece kargo ile alakalı dolandırıcılık mı? Üzerine kredi çekilenden hakim-savcı isminde arayana, bitkisel ilaç satanından sosyal medya aracılığı ile konfeksiyon ürünü satanına pek çok dolandırıcılık yöntemleri ile karşı karşıyayız. İlginç olan ise mağdur olan veya tuzağa düşmeyenlerin açık numaradan aranıldığı halde suç duyurusunda bulunmaması!
Haberlerde veya herhangi bir platformda dolandırıcılık ile ilgili bir haber dikkatinizi çekerse mutlaka okuyun. Okuduğunuz haber, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa başka bir gün önemli kayıplar vermenize engel olacaktır.
38 bin hektar tarım arazisine sahip ülkemiz, uçakla 40 saat mesafede olan bir ülkede buğday üretecek.
Yüzde 30'unu da Venezuela alacak.
Yüzölçümü pek çok ülkeden büyük Konya gibi yüksek verimli arazilerimiz varken, ülke tarımının eksikliklerini gidermek yerine Venezuela’da buğday üretmenin geçerli mazereti olamaz. Üstelik uzmanlar, Venezuela'nın iklim ve toprağının buğday üretimine uygun olmadığını belirtiyorlar.
Her platformda belirtiyoruz. Yıllar geçti ancak ülkemizin hala elle tutulur tarım politikası yoktur. Bununla beraber tedarik, ulaşım, tohum, kooperatifleşme gibi sorunlar çözülemediğinden dolayı Venezuela gibi ülkelerin arazilerine talip oluyoruz.
Dahası hiç bir iktisatçı tarafından tam olarak anlaşılamayan ihracat odaklı ekonomik modeline geçerken tarım politikasında ki eksiklerin giderilmemesi modelin ne kadar başarılı olduğunun açık göstergesidir. Modelde, buğday ithal ederek ihraç ürünleri üreteceğiz.
Bakın Rusya savaş halinde, tüm dünya ambargo uyguluyor. Ancak hala ayakta ve para birimi değerleniyor. Bırakın yer altı kaynaklarını, tarım olarak Ukrayna ve Rusya gıda tedarikini kestiğinden dolayı dünya kıtlıkla sınanıyor.
Tarım arazisi olarak bizim Rusya'dan neyimiz eksik?
Konut kiralarına getirilen yüzde 25 zam oranı gibi bir düzenleme ile boş arazisini ekmeyen mal sahiplerinin ücreti mukabilinde arazisi alınabilir, çok parçalı ekilmeyen verese arazilerinin hakkını vererek profesyonel yapan firmalara devredilebilir.
Bunun yanında ülkemizde zarar ettiğini söyleyen çiftçilerin arazileri profesyonel firmalara kiralanabilir. Arazi sahipleri işçi olarak çalışıp, hep sigortası yatırılır, hem de kirasını ve aylığını alır.
Kol gücü ile çalışan çiftçi dönemi günümüz şartlarını kaldırmıyor. Fransa’da 100 dönüm araziden alınan buğday ile ülkemizde ki hasıla arasında uçurum derecesinde fark var. Bu nedenle profesyonelleşme olmadığı sürece bu sorunlar devam edecektir.
Duyarsız Toplum Olduk!
Her gün değişik yöntemlerle karşımıza çıkıyorlar. Nasıl ikna edeceklerini, hangi taktikleri kullanacaklarını çok iyi biliyorlar. Gerek arayarak, gerek mesaj göndererek, gerekse oltalama yöntemi ile vatandaşları tuzağa düşürebiliyorlar.
Hakiminden işçisine, öğretim üyesinden ev hanımına kadar hedeflerinde ayrım yoktur.
Evet, dolandırıcılardan bahsediyorum. Tahsilli veya uyanık olmanın yeterli olmadığını, herkesin bir gün dolandırıcıların ağına düşebileceğini geçmişte yaşadığımız tecrübelerle öğrendik. Aslında tek sorunumuz ilgi alanımız dışında okumayan, araştırmayan, sorgulamayan, hakkını aramayan olmamızdır. Ünlü birinin aşk dedikodusu, dolandırıcılık haberinden daha fazla ilgi çekiyor ve okunuyorsa tuzağa düşenin mi yoksa düşürenin mi suçlu olduğunun önemi yoktur.
İnternet aramasında binlerce haber, paylaşım, mağduriyet varken hala "kargonuzu almadığınızdan dolayı bu kadar ücreti ceza olarak ödeyeceksiniz" gönderilerine karşılık veriliyorsa o kişinin birazda kendisini sorgulaması gerekiyor.
Sadece kargo ile alakalı dolandırıcılık mı? Üzerine kredi çekilenden hakim-savcı isminde arayana, bitkisel ilaç satanından sosyal medya aracılığı ile konfeksiyon ürünü satanına pek çok dolandırıcılık yöntemleri ile karşı karşıyayız. İlginç olan ise mağdur olan veya tuzağa düşmeyenlerin açık numaradan aranıldığı halde suç duyurusunda bulunmaması!
Haberlerde veya herhangi bir platformda dolandırıcılık ile ilgili bir haber dikkatinizi çekerse mutlaka okuyun. Okuduğunuz haber, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa başka bir gün önemli kayıplar vermenize engel olacaktır.