“Bir zaman Yusuf babasına, Babacığım! dedi. Ben rüyamda on bir yıldızın, güneş ve Ay’ın bana secde ettiklerini gördüm. ” (Yusuf 4)
Rüya kişiye duyusuz ve nesnesiz bir algı imkânı sunmaktadır. Bugün bilim rüya ile ilgili pek çok bilgi ortaya koymuştur; fakat rüyanın içeriği, işleyişi ve maksadı tam manasıyla anlaşılmış değildir. Bu yüzden rüya ile ilgili söylenen sözler, yapılan bilimsel çalışmalar, birer varsayımdan öteye gidememiştir. Rüya bir meçhuldür; gerçi halen insan da öyledir ya!
Âyet ve hadislerde, uyku ile ölüm arasındaki benzerlikten de söz edilmiştir. İnsan uyanıkken iradi fiillerde bulunur; dilediği şeyi yapar eder. Beş duyusu faaldir; görür, işitir, dokunur, koklar, tadar, bilgisini, tecrübesini kullanır, dünya hayatındaki insan budur. Uyku hayatındaki insan ise, sadece bir canlıdır ve uyku sırasında kişi canlı olduğunun da farkında değildir. Bu yüzden uyku hali ölüm haline benzetilmiştir.
Uyku ve rüya arasında sıkı bir bağ vardır; garip bir durumdur; fakat gerçektir: İnsan uykuya ne zaman daldığını fark edemez, uykudan uyandığında uyuduğunu bilir ancak. Kişi uykudaki rüyasını seçemez; insan rüya görmez, ona rüya gördürülür, denilebilir. Uykuda olan insan ölüler gibi, dünyada olup bitenden habersizdir.
Uyku ve uyanma eyleminde, ölme ve dirilmeye de bir örneklik söz konusudur. Uyuyan insan bilinçli olarak fiziki dünya ile temas kuramaz, bu ancak uykudan uyandıktan sonra mümkün olabilir. Nasıl ki uykudan uyanan yeniden dünya hayatına bilinçli olarak katılırsa, ölüm uykusundan uyanan ruhlar da ahret âlemiyle derhal temasa geçerler ve ahreti bilinçli olarak yaşamaya başlarlar.
Rüyadaki kişi, aynen dünyada olduğu gibi, çeşitli mekânlar, insanlar, hayvanlar, bitkiler, denizler, ırmaklar, gök cisimleri vs. müşahede etmekte; yiyip içmekte, gezip tozmakta, sevinç ve keder yaşamakta, ticaret ve evlilik yapmakta, korkmakta, kaçmakta, ölmekte, öldürmektedir!.. Kişi uyandığı için gördüğü ve yaşadığı şeylere rüya denilmektedir. Uyanma olmasa rüya kişinin yaşadığı yegâne gerçeklik olacaktır.
Rüya gören kişi zaman ve mekân boyutuna sahip bir kurgu içinde kendini bulduğundan yaşadığına ‘rüya âlemi’ denilmiştir. Dünya âlemi gibi, demek bir de rüya âlemi vardır. İnsan fizik dünyayı yaşadığı gibi, fizik dünyaya benzeyen, fakat tamamen ruhsal mahiyetteki bir âlemde, rüya âleminde de yaşamaktadır. O halde dünya hayatı gibi rüya hayatı da insan varoluşunun bir parçasıdır.
İnsan rüya yoluyla Gayb âlemiyle temas kurmaktadır: İnsan ruhu manevi bir mahiyettir, gaybî bir hüviyete sahiptir, rüya esnasında ruh, bedene bağlı olmadan, daha aşkın bir varoluşu gerçekleştirebilmektedir. Rüya âlemine insandaki Gayb âlemi gözüyle de bakılabilir. Rüyadaki kişi fizik dünyada henüz gerçekleşmemiş kimi olayları doğrudan yahut imgeler yoluyla öğrenebilir. Ele aldığımız Yusuf Suresinin dördüncü ayetinde Yusuf Peygamberin, babası Hazreti Yakup’a anlattığı rüyası buna bir örnektir. (Aşağıda yer alan âyetler de aynı mahiyettedir.)
Peygamberlere ilk önce rüya yoluyla daha sonra da doğrudan melek (Cebrail) vasıtasıyla vahiy geldiği bilinmektedir. Öte yandan İslam tasavvufundaki pek çok anlatımın kaynağı da rüyalardır. İlgili meleğin, gaybî bilgileri (Lev-i Mahfuz bilgileri) simgeler halinde rüyada kişiye gösterdiği yahut kalbine ilham ettiği, dini bir yaklaşım olarak kabul edilmiştir.
Rüya yoluyla kişiye müjde verilebilir yahut uyarı ve eleştiri de bulunulabilir. Daha genel bir kategori olarak peygamberlerin, velilerin gördüğü rüyaların tahakkuk ettiği, melek kaynaklı simgelerin diliyle görülen rüyaların yorumlanarak mesajın ortaya çıkarılması gerektiği ve üçüncü tip rüyaların ise, karmaşık bir yapı arz ettiğinden, nefsanî ve şeytanî rüyalar olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Rüya ile amel edilmez; rüya başkasını bağlamaz, başkasının bir işi yapmasına bir delil olamaz. Şahsi bir tecrübe olduğundan kişi rüyasındaki mesajı anlamaya gayret eder ve rüyasını kendi haline özgü kılar. ‘Rüyamda bana çal, öldür, tecavüz et! denildi ben de yaptım!’ diyen biri, rüyasında gördüklerini yaparsa hırsız, katil ve sapık sıfatını kazanır ve hem dünyada hem de ahrette cezasını görür.
Hazreti Muhammed (sav)’in gördüğü rüyaları anlattığı ve sahabelerinin gördüğü rüyaları da dinleyerek yorumladığı bilinmektedir. Peygamberimizin rüya konusundaki bir uyarısı ise şöyledir: “Biriniz hoşuna giden bir rüya görürse onu anlatsın. Eğer hoşuna gitmeyen bir rüya görürse, öteki yanına dönsün, sol yanına üç defa tükürsün, onun şerrinden Allah’a sığınsın, kimseye de söylemesin. O zaman kendisine zarar veremez.” Yine Efendimiz (sav)’in uykuya bakışıyla ilgili bir yaklaşımı şu şekildedir: “Peygamberimiz, uyumak istediği zaman şöyle derdi: “Allah’ım! Senin adınla ölürüm ve dirilirim.” Uykusundan uyandığı zaman da: “Bizi (uyku gibi bir ölümle) öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun. Dönüş de ancak onadır.”
Aşağıda rüya eksenli Kuran anlatımlarının yoğun olduğu Yusuf suresindeki ilgili âyetlere ve ilgili diğer bazı âyetlere yer vereceğiz. Böylece yukarıda ifade etmeye çalıştığımız açıklamalar doğrultusunda bu ayetlere bakıldığında, rüyaların gaybla ve fizik dünya ile yakın ilişkisi daha iyi anlaşılacaktır.
Yusuf suresindeki rüya, rüyanın yorumu ve rüyanın gerçekleşmesiyle ilgili ayetler:
“(Yakup) Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.”; “İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakup soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Yusuf 5,6)
“Mısır’da onu satın alan adam, karısına dedi ki: Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz. İşte böylece (Mısır’da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf’u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf 21); “Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.” (Yusuf 36); “Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir.” (Yusuf 41); “Kral dedi ki: Ben (rüyada) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız.” (Yusuf 43); “(Yusuf’un yanına gelerek dedi ki:) Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! (Rüyada görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan (başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara (isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.” (Yusuf 46); “Yusuf: Yedi sene, bildiğiniz şekilde ekin ekersiniz. Ama biçtiğinizi, yiyeceğiniz az miktar dışında, başağında bırakır, depolarsınız.”; “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”; ““Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.” (Yusuf 47-49)
“Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (ona kavuştukları için) secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (çok şey) lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Yusuf 100)
Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’le ilgili gördüğü rüyaların sonuçları:
“Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.” (Saffât 102) ; “Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.” (Saffât 103-106)
Fetih suresinin yirmi yedinci âyetinde de Peygamberimizin bir rüyasının sonucu şu ayetle ifade buyuruluyor:
“Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.” Yine Peygamberimizin, vuku bulacak bir savaşla ilgili motive edilmesine bir örnek: “O zaman Allah sana rüyanda düşmanlarınızı az göstermişti. Eğer çok gösterseydi korkar ve cihada çıkıp çıkmama hususunda ihtilafa düşerdiniz. Fakat Allah, sizi korkudan ve ihtilaftan kurtarıp selâmete erdirdi. Şüphesiz O, gönüllerde olanı bilendir.” (Enfal, 43).
Sonuç: Fakat unutmamalı ki salih rüyaları ancak salih kimseler görürler. Onların gördüğü rüyalar da yine sadece kendilerini bağlar. Rüya gaybın dilidir; bu dilin mesajı kişinin yaşayacağı bazı olaylar konusunda mesajlar içerebilir. Bu mesajı anlamak da yorumlamayla ortaya çıkmaktadır. İslam’ın rüya tabirleri koleksiyonu büyük bir yekûn tutmaktadır. Simgelerin ne anlama geldiği o kitaplarda izah edilmiştir.
Rüya kişiye duyusuz ve nesnesiz bir algı imkânı sunmaktadır. Bugün bilim rüya ile ilgili pek çok bilgi ortaya koymuştur; fakat rüyanın içeriği, işleyişi ve maksadı tam manasıyla anlaşılmış değildir. Bu yüzden rüya ile ilgili söylenen sözler, yapılan bilimsel çalışmalar, birer varsayımdan öteye gidememiştir. Rüya bir meçhuldür; gerçi halen insan da öyledir ya!
Âyet ve hadislerde, uyku ile ölüm arasındaki benzerlikten de söz edilmiştir. İnsan uyanıkken iradi fiillerde bulunur; dilediği şeyi yapar eder. Beş duyusu faaldir; görür, işitir, dokunur, koklar, tadar, bilgisini, tecrübesini kullanır, dünya hayatındaki insan budur. Uyku hayatındaki insan ise, sadece bir canlıdır ve uyku sırasında kişi canlı olduğunun da farkında değildir. Bu yüzden uyku hali ölüm haline benzetilmiştir.
Uyku ve rüya arasında sıkı bir bağ vardır; garip bir durumdur; fakat gerçektir: İnsan uykuya ne zaman daldığını fark edemez, uykudan uyandığında uyuduğunu bilir ancak. Kişi uykudaki rüyasını seçemez; insan rüya görmez, ona rüya gördürülür, denilebilir. Uykuda olan insan ölüler gibi, dünyada olup bitenden habersizdir.
Uyku ve uyanma eyleminde, ölme ve dirilmeye de bir örneklik söz konusudur. Uyuyan insan bilinçli olarak fiziki dünya ile temas kuramaz, bu ancak uykudan uyandıktan sonra mümkün olabilir. Nasıl ki uykudan uyanan yeniden dünya hayatına bilinçli olarak katılırsa, ölüm uykusundan uyanan ruhlar da ahret âlemiyle derhal temasa geçerler ve ahreti bilinçli olarak yaşamaya başlarlar.
Rüyadaki kişi, aynen dünyada olduğu gibi, çeşitli mekânlar, insanlar, hayvanlar, bitkiler, denizler, ırmaklar, gök cisimleri vs. müşahede etmekte; yiyip içmekte, gezip tozmakta, sevinç ve keder yaşamakta, ticaret ve evlilik yapmakta, korkmakta, kaçmakta, ölmekte, öldürmektedir!.. Kişi uyandığı için gördüğü ve yaşadığı şeylere rüya denilmektedir. Uyanma olmasa rüya kişinin yaşadığı yegâne gerçeklik olacaktır.
Rüya gören kişi zaman ve mekân boyutuna sahip bir kurgu içinde kendini bulduğundan yaşadığına ‘rüya âlemi’ denilmiştir. Dünya âlemi gibi, demek bir de rüya âlemi vardır. İnsan fizik dünyayı yaşadığı gibi, fizik dünyaya benzeyen, fakat tamamen ruhsal mahiyetteki bir âlemde, rüya âleminde de yaşamaktadır. O halde dünya hayatı gibi rüya hayatı da insan varoluşunun bir parçasıdır.
İnsan rüya yoluyla Gayb âlemiyle temas kurmaktadır: İnsan ruhu manevi bir mahiyettir, gaybî bir hüviyete sahiptir, rüya esnasında ruh, bedene bağlı olmadan, daha aşkın bir varoluşu gerçekleştirebilmektedir. Rüya âlemine insandaki Gayb âlemi gözüyle de bakılabilir. Rüyadaki kişi fizik dünyada henüz gerçekleşmemiş kimi olayları doğrudan yahut imgeler yoluyla öğrenebilir. Ele aldığımız Yusuf Suresinin dördüncü ayetinde Yusuf Peygamberin, babası Hazreti Yakup’a anlattığı rüyası buna bir örnektir. (Aşağıda yer alan âyetler de aynı mahiyettedir.)
Peygamberlere ilk önce rüya yoluyla daha sonra da doğrudan melek (Cebrail) vasıtasıyla vahiy geldiği bilinmektedir. Öte yandan İslam tasavvufundaki pek çok anlatımın kaynağı da rüyalardır. İlgili meleğin, gaybî bilgileri (Lev-i Mahfuz bilgileri) simgeler halinde rüyada kişiye gösterdiği yahut kalbine ilham ettiği, dini bir yaklaşım olarak kabul edilmiştir.
Rüya yoluyla kişiye müjde verilebilir yahut uyarı ve eleştiri de bulunulabilir. Daha genel bir kategori olarak peygamberlerin, velilerin gördüğü rüyaların tahakkuk ettiği, melek kaynaklı simgelerin diliyle görülen rüyaların yorumlanarak mesajın ortaya çıkarılması gerektiği ve üçüncü tip rüyaların ise, karmaşık bir yapı arz ettiğinden, nefsanî ve şeytanî rüyalar olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Rüya ile amel edilmez; rüya başkasını bağlamaz, başkasının bir işi yapmasına bir delil olamaz. Şahsi bir tecrübe olduğundan kişi rüyasındaki mesajı anlamaya gayret eder ve rüyasını kendi haline özgü kılar. ‘Rüyamda bana çal, öldür, tecavüz et! denildi ben de yaptım!’ diyen biri, rüyasında gördüklerini yaparsa hırsız, katil ve sapık sıfatını kazanır ve hem dünyada hem de ahrette cezasını görür.
Hazreti Muhammed (sav)’in gördüğü rüyaları anlattığı ve sahabelerinin gördüğü rüyaları da dinleyerek yorumladığı bilinmektedir. Peygamberimizin rüya konusundaki bir uyarısı ise şöyledir: “Biriniz hoşuna giden bir rüya görürse onu anlatsın. Eğer hoşuna gitmeyen bir rüya görürse, öteki yanına dönsün, sol yanına üç defa tükürsün, onun şerrinden Allah’a sığınsın, kimseye de söylemesin. O zaman kendisine zarar veremez.” Yine Efendimiz (sav)’in uykuya bakışıyla ilgili bir yaklaşımı şu şekildedir: “Peygamberimiz, uyumak istediği zaman şöyle derdi: “Allah’ım! Senin adınla ölürüm ve dirilirim.” Uykusundan uyandığı zaman da: “Bizi (uyku gibi bir ölümle) öldürdükten sonra dirilten Allah’a hamd olsun. Dönüş de ancak onadır.”
Aşağıda rüya eksenli Kuran anlatımlarının yoğun olduğu Yusuf suresindeki ilgili âyetlere ve ilgili diğer bazı âyetlere yer vereceğiz. Böylece yukarıda ifade etmeye çalıştığımız açıklamalar doğrultusunda bu ayetlere bakıldığında, rüyaların gaybla ve fizik dünya ile yakın ilişkisi daha iyi anlaşılacaktır.
Yusuf suresindeki rüya, rüyanın yorumu ve rüyanın gerçekleşmesiyle ilgili ayetler:
“(Yakup) Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.”; “İşte böylece Rabbin seni seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakup soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Yusuf 5,6)
“Mısır’da onu satın alan adam, karısına dedi ki: Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz. İşte böylece (Mısır’da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf’u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf 21); “Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.” (Yusuf 36); “Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyalarınıza gelince), biriniz (daha önce olduğu gibi) efendisine şarap içirecek; diğeri ise asılacak ve kuşlar onun başından (beynini) yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş (bu şekilde) kesinleşmiştir.” (Yusuf 41); “Kral dedi ki: Ben (rüyada) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek gördüm. Ayrıca, yedi yeşil başak ve diğerlerini de kuru gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız.” (Yusuf 43); “(Yusuf’un yanına gelerek dedi ki:) Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! (Rüyada görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan (başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara (isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.” (Yusuf 46); “Yusuf: Yedi sene, bildiğiniz şekilde ekin ekersiniz. Ama biçtiğinizi, yiyeceğiniz az miktar dışında, başağında bırakır, depolarsınız.”; “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”; ““Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.” (Yusuf 47-49)
“Ana ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için (ona kavuştukları için) secdeye kapandılar. (Yusuf) dedi ki: Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Doğrusu Rabbim bana (çok şey) lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Rabbim dilediğine lütfedicidir. Kuşkusuz O çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Yusuf 100)
Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’le ilgili gördüğü rüyaların sonuçları:
“Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.” (Saffât 102) ; “Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.” (Saffât 103-106)
Fetih suresinin yirmi yedinci âyetinde de Peygamberimizin bir rüyasının sonucu şu ayetle ifade buyuruluyor:
“Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.” Yine Peygamberimizin, vuku bulacak bir savaşla ilgili motive edilmesine bir örnek: “O zaman Allah sana rüyanda düşmanlarınızı az göstermişti. Eğer çok gösterseydi korkar ve cihada çıkıp çıkmama hususunda ihtilafa düşerdiniz. Fakat Allah, sizi korkudan ve ihtilaftan kurtarıp selâmete erdirdi. Şüphesiz O, gönüllerde olanı bilendir.” (Enfal, 43).
Sonuç: Fakat unutmamalı ki salih rüyaları ancak salih kimseler görürler. Onların gördüğü rüyalar da yine sadece kendilerini bağlar. Rüya gaybın dilidir; bu dilin mesajı kişinin yaşayacağı bazı olaylar konusunda mesajlar içerebilir. Bu mesajı anlamak da yorumlamayla ortaya çıkmaktadır. İslam’ın rüya tabirleri koleksiyonu büyük bir yekûn tutmaktadır. Simgelerin ne anlama geldiği o kitaplarda izah edilmiştir.