
Lala Mustafa Paşa Cami avlusunda toplanan sağlık çalışanları, yürüyüş sonrası Yakutiye Medresesi önünde basın açıklaması yaptı.
73 haftadır bir araya gelen sağlıkçıları adına konuşan Tıp Fakültesi Öğrencisi Hakan Sümbül, Gazze halkına "Selam olsun" diyerek sözüne başladı ve "Bunca vahşete rağmen canlarıyla, kanlarıyla, imanlarıyla mücadele eden; her yıkımın karşısında Allah’a tam teslimiyet gösteren Gazze halkına. Selam olsun soğuk sıcak demeden, bayram seyran dinlemeden 73 haftadır buraya gelen sebat ehli insanlara Selam olsun kim var diye arkasına sağına soluna bakmayan, ben varım Allahım diyerek öne atılan diğergam insanlara. Bugün burada; önümüze hazır sunulan sahte gündemlerden kurtulup asıl konumuzu hatırlamak için toplanmış bulunmaktayız. Bir yanda futbolun konuşulduğu evlerden yükselen gol sesleri, diğer tarafta uluslararası yapılan güçlü boykotumuza "işe yaramaz" diyen küçük topluluğun yeni boykot girişimleri konuyu yine Filistin'den saptırdı.
"Her hafta burada hatırlamak için buluşuyoruz"
Hakan Sümbül, konuşmasına daha sonra şöyle devam etti, "Peki nasıl bu kadar kolay sapıyoruz hayatımızın merkezinde olması gereken gündemden? Çünkü biz insanız ve insan; kökünü "nisyan"yani unutmak kelimesinden almıştır. Bizler görünürde Gazze'lilerin ama aslında bizim imtihanımız olan bu olaylar silsilesinde yer almadıkça unutuyoruz yaşananları. Kafası bedeninden kopmuş bebeğini tutan babayı, çocuklarının cesetlerini pirinç çorbalarına koyup taşıyan yiğit adamı, evlatlarının kanı ellerine bulaşmış olan anneyi, dedesinin ruhumun ruhu diye sevdiği Rim'i, 355 kurşunla katledilen Hind'i unutuyoruz. İşte bu yüzden her hafta burada yeniden hatırlamak için bir araya gelip sessizce haykırıyoruz. Bu kadar gürültünün içerisinde sesimiz duyulur mu demiyoruz, belki bir duyan olur diye konuşmaya devam ediyoruz. Zulüm gören halkın yaşadıklarını ve zulme sessiz kalmayanların uğradıkları haksızlıkları da konuşuyoruz. Evet zulme sessiz kalmamak da bir bedel ödetiyor. Geçtiğimiz haftalarda sözde özgürlükler ülkesi olan Amerika'da Filistin'i desteklediği için özgürlüğü elinden alınan bir Türk kadınımızdan bahsedeceğiz: Rümeysa Öztürk. ABD'de doktora yapan Rümeysa, 25 Mart 2025 tarihinde iftara giderken sivil giyimli, maske takmış yetkililer tarafından ters kelepçe ile gözaltına alındı. Bu durumun sebebi ise Rümeysa Öztürk'ün israili eleştirdiği bir makale yazmış olması. Ortada alenen işlenen bir suç var ve bu suça ses çıkaran insanlar suçlu ilan edilerek içeri alınıyor. Zulme karşı dik duruşu sebebiyle alkışlanması gereken kişiler tutuklanırken, tutuklanıp hapse atılsa bile ceza olarak yeterli gelmeyecek katiller ise meclis kürsüsünde alkışlanıyor; bu çok düşündürücü değil mi? Yapılan zulüm hem destek görüyor hem de muhalefet kabul etmiyor. Bayramlık kıyafetleri ile sokakta oynayan çocukları hedef alıp katledenlerin değil, bu caniliği dile getirenlerin özgürlüğü kısıtlanıyor. Bu hangi adalete, hangi demokrasiye sığar? Bu süreçte sahte demokrasileri, sahte insan haklarını, sahte ifade özgürlüklerini gördük ve iğrendik. Artık Allah'tan başka hiçbir kural koyucunun kurallarının samimi olmadığını bildik ve yüzümüzü Allaha döndük. Şimdi dua ederek O'na yakarma vakti... Rümeysa Öztürk gibi, Dr Hussam Ebu Safia gibi adını bildiğimiz ve bilmediğimiz, haksız yere zindanlara atılan kardeşlerimizi özgürlüklerine kavuştur" İHA
73 haftadır bir araya gelen sağlıkçıları adına konuşan Tıp Fakültesi Öğrencisi Hakan Sümbül, Gazze halkına "Selam olsun" diyerek sözüne başladı ve "Bunca vahşete rağmen canlarıyla, kanlarıyla, imanlarıyla mücadele eden; her yıkımın karşısında Allah’a tam teslimiyet gösteren Gazze halkına. Selam olsun soğuk sıcak demeden, bayram seyran dinlemeden 73 haftadır buraya gelen sebat ehli insanlara Selam olsun kim var diye arkasına sağına soluna bakmayan, ben varım Allahım diyerek öne atılan diğergam insanlara. Bugün burada; önümüze hazır sunulan sahte gündemlerden kurtulup asıl konumuzu hatırlamak için toplanmış bulunmaktayız. Bir yanda futbolun konuşulduğu evlerden yükselen gol sesleri, diğer tarafta uluslararası yapılan güçlü boykotumuza "işe yaramaz" diyen küçük topluluğun yeni boykot girişimleri konuyu yine Filistin'den saptırdı.
"Her hafta burada hatırlamak için buluşuyoruz"

Hakan Sümbül, konuşmasına daha sonra şöyle devam etti, "Peki nasıl bu kadar kolay sapıyoruz hayatımızın merkezinde olması gereken gündemden? Çünkü biz insanız ve insan; kökünü "nisyan"yani unutmak kelimesinden almıştır. Bizler görünürde Gazze'lilerin ama aslında bizim imtihanımız olan bu olaylar silsilesinde yer almadıkça unutuyoruz yaşananları. Kafası bedeninden kopmuş bebeğini tutan babayı, çocuklarının cesetlerini pirinç çorbalarına koyup taşıyan yiğit adamı, evlatlarının kanı ellerine bulaşmış olan anneyi, dedesinin ruhumun ruhu diye sevdiği Rim'i, 355 kurşunla katledilen Hind'i unutuyoruz. İşte bu yüzden her hafta burada yeniden hatırlamak için bir araya gelip sessizce haykırıyoruz. Bu kadar gürültünün içerisinde sesimiz duyulur mu demiyoruz, belki bir duyan olur diye konuşmaya devam ediyoruz. Zulüm gören halkın yaşadıklarını ve zulme sessiz kalmayanların uğradıkları haksızlıkları da konuşuyoruz. Evet zulme sessiz kalmamak da bir bedel ödetiyor. Geçtiğimiz haftalarda sözde özgürlükler ülkesi olan Amerika'da Filistin'i desteklediği için özgürlüğü elinden alınan bir Türk kadınımızdan bahsedeceğiz: Rümeysa Öztürk. ABD'de doktora yapan Rümeysa, 25 Mart 2025 tarihinde iftara giderken sivil giyimli, maske takmış yetkililer tarafından ters kelepçe ile gözaltına alındı. Bu durumun sebebi ise Rümeysa Öztürk'ün israili eleştirdiği bir makale yazmış olması. Ortada alenen işlenen bir suç var ve bu suça ses çıkaran insanlar suçlu ilan edilerek içeri alınıyor. Zulme karşı dik duruşu sebebiyle alkışlanması gereken kişiler tutuklanırken, tutuklanıp hapse atılsa bile ceza olarak yeterli gelmeyecek katiller ise meclis kürsüsünde alkışlanıyor; bu çok düşündürücü değil mi? Yapılan zulüm hem destek görüyor hem de muhalefet kabul etmiyor. Bayramlık kıyafetleri ile sokakta oynayan çocukları hedef alıp katledenlerin değil, bu caniliği dile getirenlerin özgürlüğü kısıtlanıyor. Bu hangi adalete, hangi demokrasiye sığar? Bu süreçte sahte demokrasileri, sahte insan haklarını, sahte ifade özgürlüklerini gördük ve iğrendik. Artık Allah'tan başka hiçbir kural koyucunun kurallarının samimi olmadığını bildik ve yüzümüzü Allaha döndük. Şimdi dua ederek O'na yakarma vakti... Rümeysa Öztürk gibi, Dr Hussam Ebu Safia gibi adını bildiğimiz ve bilmediğimiz, haksız yere zindanlara atılan kardeşlerimizi özgürlüklerine kavuştur" İHA
Arkadaşlar yürüyüş de bu işler olmaz icraatla olur lafla pilav pişmez televizyonlarda ey İsrail vay İsrail diyen siyasiler bunlar boş işler gerçek Müslüman imanlı Müslüman Allah'ı seven tevhide inanan savaşır gavurla Müslüman olmayana da zulüm edemezsin ama sen zulme karşı de sesi duramazsın bütün dünyada bütün yeryüzüne Türkiye'de dahi zulüm var niye zulüm var yılda 26 milyar insana yetecek refah seviyesi yüksek gıda var ama 8 milyara yetmiyor niye her bir ülkenin 80 kravatlı hırsızı var ondan dolayı yetmiyor arkadaşlar eğer Allah'ın kanunu olsaydı bugün o filistinliler ölmezdi dünyada mazlumları vermezdi aran kadına vermezdi doğuda batıda güneyde kuzeyde hiçbir ülkede ölmez onun için tevhid gelmeden şeriat gelmeden bu iş olmaz yürüyüşe gerek yok vursun İsrail'i İsrail Bursa'ya kadar bir devlettir birlikte vursunlar bakın arkadaşlar hiçbir Müslümanım diyen bir ülke İslam'ı için bir kurşun atmamıştır bir Müslüman için ölmemişti bu sözde Seyit kutba aittir Seyyid kutup aynen bunu demişt