Ben sade bir vatandaşım ve bu yazıyla ‘sosyal devlete’ sesleniyorum:
İşe yarar büyük bir bütçe oluşturabilecek, devlet açısından masrafsız, hakikaten çok kullanışlı, gözden kaçtığı için bankaların kasalarına giren bir paranın -eminim ki banka yöneticilerinin de karşı çıkmayacağı biçimde- güzel, yararlı, gerçekten etkili bir kaynağa dönüştürülebilmesi ihtimalini düşünüyorum.
‘Sosyal devlet’ diyorum: Kol kanat geren, sahip çıkan...
Ama...
Biliyorum ki o bir hükmî şahsiyettir, bir soyutluktur; o nedenle de dilekçeme daha somut bir muhatap olacaktır diye, başta bu gazetenin basıldığı yerin, Erzurum’un halihazırda görev başında olan 27’nci dönem milletvekillerine; Sayın Recep Akdağ’a, Sayın İbrahim Aydemir’e, Sayın Zehra Taşkesenlioğlu’na, Sayın Selami Altınok’a, Sayın Kamil Aydın’a ve Sayın Muhammet Naci Cinisli’ye sesleniyorum.
Bu, kendilerine kamu huzurunda ilettiğim açık bir dilekçedir; teklif olarak yetkili mercilere, mesela Meclis’e taşınması için dilekçemi kendilerine emanet ediyorum.
★★
Saydığım bu değerli isimlerden başka da elbette hükumete, yasama yetkisini üstlenmiş sorumlu kişilere, iktidara ve muhalefete sesleniyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımıza erişmesini umut ediyorum.
Artık sesimiz kime ulaşırsa, kim duyarsa teklifim ve dileğim şudur:
“Bankamatiklerden fatura ödemesi ya da o türden işlem yapan vatandaşlara, o an bankamatik tarafından iade edilemeyen ‘para üstü’ için ‘Şu referans numarası ile şubeye gidin, paranızın üstünü oradan alın’ denilerek makbuz veriliyor ya; işte çoğunlukla peşine düşülmeyen o paralar, 15 gün içerisinde gidip bankadan alınmaz ise kurulacak dayanışma fonuna aktarılsın...”
Bağış sayılsın...
Bunu düzenleyecek bir kanun oluşturulsun...
Lütfen!
Sonra da bu birikim; başta pahalı tedavilere erişmeye çalışan ve her gün haberlerde karşımıza çıkan hasta yavrularımız olmak üzere; sosyal devletten medet uman ihtiyaç sahiplerine destek olmak amacıyla kullanılsın. Masrafsız, kimseye yük olmadan...
Oluşturulacak fonu sivil toplum yönetsin, devlet de sıkı sıkıya denetlesin!
Ve bu fon, devletin başka alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmasın. Kanun, bu işleyişi düzenlesin...
Lütfen!..
★★
Elimde resmi bir bilgi yok ama inanıyorum ki her gün binlerce vatandaş para üstünü makbuzla referanslama işlemine maruz kalıyor. İnternette araştırma yaparken karşıma çıkan nakitbasit.com’un bir güncel paylaşımında yer alıyordu şu bilgiler:
“Bugün Türkiye’de faaliyet gösteren 6’sı katılım bankası olmak üzere toplam 54 bankanın müşterilerine sunduğu 79 milyonu aşkın kredi kartı, 141 milyon küsür banka kartı ve yine sayısı hermen her gün değişmekle birlikte bu bankaların 52 bin 259 ATM’si (bankamatiği) var. 7264 ATM ile Ziraat Bankası, 6555 ATM ile de İş Bankası ilk iki sırada...”
Düşünsenize, bu ATM’lerin her birinde her gün sadece 1 TL para üstü iadesi unutulsa, bankaya kalsa önerdiğim fona her gün 52 bin TL’lik bir katkı sağlanmış olur. Yılda 18 milyon 980 bin lira eder!
Eski ifadeyle 18 trilyon!..
★★
‘İyi de böyle ihtimaller üzerine hayal kurmakla olur mu, nasıl rakamlardan bu kadar emin olabiliyorsun?’ diyen sevgili okuruma naçizane yanıtım:
Yaşadım. Yaşıyorum. Yine yaşayacağımı biliyorum...
Sen de yaşadın veya yaşarsın...
Onun için bu kadar emin olabiliyorum. Evet, ihtimal ama bütçeler de zaten öngörülen ihtimaller üzerine oluşturulmuyor mu?
Ben, genellikle internet bankacılığı kanalıyla fatura ödemeyi tercih ederim; ama en son -Mayıs ayı başındaki- fatura ödemelerimde bir bankanın 4 lira, bir diğerinin 3 lira para üstü için ödeme referanslı makbuzu var elimde. Şubeye gidip pu paraları alacak olsam en az iki saat izin kullanacağım, 50 liralık akaryakıt harcayacağım, 15 lira da otopark ücreti ödeyeceğim. 7 lira için 65 lira ve iki saat harcamak akıl kârı mı? Haliyle gidip almayacağım o para üstlerini. Şimdi helali hoş olsun mu diyeyim?
Demek oluyor ki önerdiğim o fona ilk bağışı da bir günde 7 lira ile ben yapmış oluyorum. Öyle olursa helali hoş olsun, evet!
Bu arada bankaları kötü niyetli olmakla suçlamıyorum elbette; ama siz çarpın bunu 52 bin 259 adet ATM ile; 365 bin 813 TL yapar...
Onu da 365 günle çarpın;işte size en düz hesapla 133 milyon 521 bin 745 lira...
Velev ki daha düşük olsun. Sıfırdan daha iyi değil mi?
Bankaların buna ihtiyacı mı var?
Yok tabii; ama SMA hastalarının, lösemiyle veya başka nadir hastalıklarla mücadele eden çocukların çok ihtiyacı var; kaçının hayatı böyle bir yardım bütçesiyle kurtulur, bunu bir düşünün lütfen!
★★
Dedim ya, ben önerimi hepimizin aklına ilk gelenle, sosyal devletle ilişkilendirdim; ama önerdiğim kaynağı o amaçla kurulmuş sivil toplum kuruluşları, konuyla ilgili dernekler, kampanya gerçekleştiren yasal kurum ve kuruluşlar da pekala kullanabilirler.
Ne fark eder?
Doğru denetim yapılırsa, çalana çırpana ibreti alem cezalar verilirse sağlanan kaynak yerine ulaşır. İyilik de gider, muhtacı bulur!
Bir muhtaç derdinden kurtulur, gönlümüz azıcık huzur bulur...
İşe yarar büyük bir bütçe oluşturabilecek, devlet açısından masrafsız, hakikaten çok kullanışlı, gözden kaçtığı için bankaların kasalarına giren bir paranın -eminim ki banka yöneticilerinin de karşı çıkmayacağı biçimde- güzel, yararlı, gerçekten etkili bir kaynağa dönüştürülebilmesi ihtimalini düşünüyorum.
‘Sosyal devlet’ diyorum: Kol kanat geren, sahip çıkan...
Ama...
Biliyorum ki o bir hükmî şahsiyettir, bir soyutluktur; o nedenle de dilekçeme daha somut bir muhatap olacaktır diye, başta bu gazetenin basıldığı yerin, Erzurum’un halihazırda görev başında olan 27’nci dönem milletvekillerine; Sayın Recep Akdağ’a, Sayın İbrahim Aydemir’e, Sayın Zehra Taşkesenlioğlu’na, Sayın Selami Altınok’a, Sayın Kamil Aydın’a ve Sayın Muhammet Naci Cinisli’ye sesleniyorum.
Bu, kendilerine kamu huzurunda ilettiğim açık bir dilekçedir; teklif olarak yetkili mercilere, mesela Meclis’e taşınması için dilekçemi kendilerine emanet ediyorum.
★★
Saydığım bu değerli isimlerden başka da elbette hükumete, yasama yetkisini üstlenmiş sorumlu kişilere, iktidara ve muhalefete sesleniyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımıza erişmesini umut ediyorum.
Artık sesimiz kime ulaşırsa, kim duyarsa teklifim ve dileğim şudur:
“Bankamatiklerden fatura ödemesi ya da o türden işlem yapan vatandaşlara, o an bankamatik tarafından iade edilemeyen ‘para üstü’ için ‘Şu referans numarası ile şubeye gidin, paranızın üstünü oradan alın’ denilerek makbuz veriliyor ya; işte çoğunlukla peşine düşülmeyen o paralar, 15 gün içerisinde gidip bankadan alınmaz ise kurulacak dayanışma fonuna aktarılsın...”
Bağış sayılsın...
Bunu düzenleyecek bir kanun oluşturulsun...
Lütfen!
Sonra da bu birikim; başta pahalı tedavilere erişmeye çalışan ve her gün haberlerde karşımıza çıkan hasta yavrularımız olmak üzere; sosyal devletten medet uman ihtiyaç sahiplerine destek olmak amacıyla kullanılsın. Masrafsız, kimseye yük olmadan...
Oluşturulacak fonu sivil toplum yönetsin, devlet de sıkı sıkıya denetlesin!
Ve bu fon, devletin başka alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmasın. Kanun, bu işleyişi düzenlesin...
Lütfen!..
★★
Elimde resmi bir bilgi yok ama inanıyorum ki her gün binlerce vatandaş para üstünü makbuzla referanslama işlemine maruz kalıyor. İnternette araştırma yaparken karşıma çıkan nakitbasit.com’un bir güncel paylaşımında yer alıyordu şu bilgiler:
“Bugün Türkiye’de faaliyet gösteren 6’sı katılım bankası olmak üzere toplam 54 bankanın müşterilerine sunduğu 79 milyonu aşkın kredi kartı, 141 milyon küsür banka kartı ve yine sayısı hermen her gün değişmekle birlikte bu bankaların 52 bin 259 ATM’si (bankamatiği) var. 7264 ATM ile Ziraat Bankası, 6555 ATM ile de İş Bankası ilk iki sırada...”
Düşünsenize, bu ATM’lerin her birinde her gün sadece 1 TL para üstü iadesi unutulsa, bankaya kalsa önerdiğim fona her gün 52 bin TL’lik bir katkı sağlanmış olur. Yılda 18 milyon 980 bin lira eder!
Eski ifadeyle 18 trilyon!..
★★
‘İyi de böyle ihtimaller üzerine hayal kurmakla olur mu, nasıl rakamlardan bu kadar emin olabiliyorsun?’ diyen sevgili okuruma naçizane yanıtım:
Yaşadım. Yaşıyorum. Yine yaşayacağımı biliyorum...
Sen de yaşadın veya yaşarsın...
Onun için bu kadar emin olabiliyorum. Evet, ihtimal ama bütçeler de zaten öngörülen ihtimaller üzerine oluşturulmuyor mu?
Ben, genellikle internet bankacılığı kanalıyla fatura ödemeyi tercih ederim; ama en son -Mayıs ayı başındaki- fatura ödemelerimde bir bankanın 4 lira, bir diğerinin 3 lira para üstü için ödeme referanslı makbuzu var elimde. Şubeye gidip pu paraları alacak olsam en az iki saat izin kullanacağım, 50 liralık akaryakıt harcayacağım, 15 lira da otopark ücreti ödeyeceğim. 7 lira için 65 lira ve iki saat harcamak akıl kârı mı? Haliyle gidip almayacağım o para üstlerini. Şimdi helali hoş olsun mu diyeyim?
Demek oluyor ki önerdiğim o fona ilk bağışı da bir günde 7 lira ile ben yapmış oluyorum. Öyle olursa helali hoş olsun, evet!
Bu arada bankaları kötü niyetli olmakla suçlamıyorum elbette; ama siz çarpın bunu 52 bin 259 adet ATM ile; 365 bin 813 TL yapar...
Onu da 365 günle çarpın;işte size en düz hesapla 133 milyon 521 bin 745 lira...
Velev ki daha düşük olsun. Sıfırdan daha iyi değil mi?
Bankaların buna ihtiyacı mı var?
Yok tabii; ama SMA hastalarının, lösemiyle veya başka nadir hastalıklarla mücadele eden çocukların çok ihtiyacı var; kaçının hayatı böyle bir yardım bütçesiyle kurtulur, bunu bir düşünün lütfen!
★★
Dedim ya, ben önerimi hepimizin aklına ilk gelenle, sosyal devletle ilişkilendirdim; ama önerdiğim kaynağı o amaçla kurulmuş sivil toplum kuruluşları, konuyla ilgili dernekler, kampanya gerçekleştiren yasal kurum ve kuruluşlar da pekala kullanabilirler.
Ne fark eder?
Doğru denetim yapılırsa, çalana çırpana ibreti alem cezalar verilirse sağlanan kaynak yerine ulaşır. İyilik de gider, muhtacı bulur!
Bir muhtaç derdinden kurtulur, gönlümüz azıcık huzur bulur...