Mitolojik devirler bitmiş olmasına rağmen mitolojik anlayış, sembol ve davranışların modern şekillere bürünerek günümüz insanıyla birlikte varlığını devam ettirdiği bilinmektedir. Günümüz insanının bazı davranış kalıplarına, reflekslerine baktığımızda eski dönem davranışlarının biraz şekil değiştirerek varlığını hâlâ devam ettirdiğine tanık olmaktayız.
Bizans döneminde fiziği güçlü köleler arenalarda birbirleri veya vahşi hayvanlar ile mücadele ettirilir, insanlar da tribünlerden bunları heyecanla seyrederlerdi.
Günümüzde ise gönüllü köle formatında olan survivor yarışmasında katılımcılar, bir adaya kapatılarak vahşi bir rekabetin kurbanı olacak şekilde mücadeleye tabi tutulmakta, insanlar da modern iletişimin imkânlarını kullanarak evlerinden bunu temaşaya çevirmekte hatta mesaj atarak tarafını tuttukları kişilerin başarılı olması için maddi destekte bile bulunabilmektedirler.
Bu sayede yapımcılar modern köleler ve uyuşturulmuş halkın sırtından milyonlarca para kazanmakta ve daha da kötüsü halkın gündemini bu sahte rekabet ortamı oluşturmaktadır.
Roma döneminde krallar, vahşi ortamda kölelerin mücadelesi ile halkı eğlendiriyor bazen de kendileri de bu savaşa dâhil olarak düzmece bir mücadele içine girerek kahramanlıklarını halka gösterip onların krala olan sadakatlerini artırıyorlardı. Günümüzde de survivor yöneticileri bir iki spor müsabakasına katılarak sosyal medya üzerinde takipçilerini artırmakta aynı zamanda bu durumu da kullanarak kısa zaman içinde milyonlarca kişiye ulaşmanın imkânını yüklü reklam gelirleri ile taçlandırmaktadırlar.
Survivor’a katılan yarışmacıların hırslarına, psikolojik tavırlarına, galip geldiklerinde yöneticilerin vermiş olduğu üç lokma yemeğe kavuşmanın keyfini yaşamalarına baktığımızda, Roma döneminde hayatta kalmak için mücadele eden, aynı zamanda karın tokluğuna varlıklarını devam ettiren kölelerden çok fazla farklarının olmadıklarına şahit olmaktayız.
Halkın bu tür ortamlara aşırı rağbet göstermesi, memleketin geleceğini ilgilendiren meselelere karşı duyarsızlığı, ülkenin geleceği adına hayalleri olan insanları kaygılandırmaktadır. Modern köle konumundaki survivor yarışmacılarının sosyal medyada çok fazla gündeme getirilmesi, bunun yanında ülkenin en hayati meselelerinin sözünün bile edilmemesi tahlil edilmesi gereken ciddi bir sorundur.
Modern insanın tutkularını ve zafiyetlerini bilen ve bunu fırsata dönüştürmeyi başaran kişiler, markalar üzerinden de aynı algısal operasyonlarla kitleleri sömürmektedirler.
Roma döneminde kölelerin boynuna kölenin sahibini tanıtan bir künye asılır, insanlar da sahibine göre kölelere muamele ederlerdi. Kölenin sahibi çok itibarlı biri ise köle bu itibarı kendi lehine çevirir, halk arasında diğer kölelere göre kısmen daha imtiyazlı dolaşır, sahibinin itibarından kendine bir güç devşirirdi.
Günümüzde birçok kıyafetin sol üst tarafında markası bulunmakta insanlar bu markalar üzerinden kendilerine kimlik oluşturup onunla eski Roma köleleri gibi varlıklarını ispat etmeye çalışmaktadırlar.
Bütün bu gönüllü hapis olunmuş hayatlar, köleliğin insanın fıtratında olduğu, bireylerin özgürlüğü sonradan öğrendikleri izlenimini vermektedir. Eski kölelik düzeni bitmiş olsa bile insanların makama, şöhrete, paraya, evlada, itibara, bir ideolojiye, taparcasına bağlı kalmaları, devir ne kadar değişirse değişsin kişilerin kendilerine bir efendi bulmakta zorlanmadıklarını göstermektedir.
Bizans döneminde fiziği güçlü köleler arenalarda birbirleri veya vahşi hayvanlar ile mücadele ettirilir, insanlar da tribünlerden bunları heyecanla seyrederlerdi.
Günümüzde ise gönüllü köle formatında olan survivor yarışmasında katılımcılar, bir adaya kapatılarak vahşi bir rekabetin kurbanı olacak şekilde mücadeleye tabi tutulmakta, insanlar da modern iletişimin imkânlarını kullanarak evlerinden bunu temaşaya çevirmekte hatta mesaj atarak tarafını tuttukları kişilerin başarılı olması için maddi destekte bile bulunabilmektedirler.
Bu sayede yapımcılar modern köleler ve uyuşturulmuş halkın sırtından milyonlarca para kazanmakta ve daha da kötüsü halkın gündemini bu sahte rekabet ortamı oluşturmaktadır.
Roma döneminde krallar, vahşi ortamda kölelerin mücadelesi ile halkı eğlendiriyor bazen de kendileri de bu savaşa dâhil olarak düzmece bir mücadele içine girerek kahramanlıklarını halka gösterip onların krala olan sadakatlerini artırıyorlardı. Günümüzde de survivor yöneticileri bir iki spor müsabakasına katılarak sosyal medya üzerinde takipçilerini artırmakta aynı zamanda bu durumu da kullanarak kısa zaman içinde milyonlarca kişiye ulaşmanın imkânını yüklü reklam gelirleri ile taçlandırmaktadırlar.
Survivor’a katılan yarışmacıların hırslarına, psikolojik tavırlarına, galip geldiklerinde yöneticilerin vermiş olduğu üç lokma yemeğe kavuşmanın keyfini yaşamalarına baktığımızda, Roma döneminde hayatta kalmak için mücadele eden, aynı zamanda karın tokluğuna varlıklarını devam ettiren kölelerden çok fazla farklarının olmadıklarına şahit olmaktayız.
Halkın bu tür ortamlara aşırı rağbet göstermesi, memleketin geleceğini ilgilendiren meselelere karşı duyarsızlığı, ülkenin geleceği adına hayalleri olan insanları kaygılandırmaktadır. Modern köle konumundaki survivor yarışmacılarının sosyal medyada çok fazla gündeme getirilmesi, bunun yanında ülkenin en hayati meselelerinin sözünün bile edilmemesi tahlil edilmesi gereken ciddi bir sorundur.
Modern insanın tutkularını ve zafiyetlerini bilen ve bunu fırsata dönüştürmeyi başaran kişiler, markalar üzerinden de aynı algısal operasyonlarla kitleleri sömürmektedirler.
Roma döneminde kölelerin boynuna kölenin sahibini tanıtan bir künye asılır, insanlar da sahibine göre kölelere muamele ederlerdi. Kölenin sahibi çok itibarlı biri ise köle bu itibarı kendi lehine çevirir, halk arasında diğer kölelere göre kısmen daha imtiyazlı dolaşır, sahibinin itibarından kendine bir güç devşirirdi.
Günümüzde birçok kıyafetin sol üst tarafında markası bulunmakta insanlar bu markalar üzerinden kendilerine kimlik oluşturup onunla eski Roma köleleri gibi varlıklarını ispat etmeye çalışmaktadırlar.
Bütün bu gönüllü hapis olunmuş hayatlar, köleliğin insanın fıtratında olduğu, bireylerin özgürlüğü sonradan öğrendikleri izlenimini vermektedir. Eski kölelik düzeni bitmiş olsa bile insanların makama, şöhrete, paraya, evlada, itibara, bir ideolojiye, taparcasına bağlı kalmaları, devir ne kadar değişirse değişsin kişilerin kendilerine bir efendi bulmakta zorlanmadıklarını göstermektedir.