Hiçbir insan aklı ve tecrübesi ‘varlığın hakikatini’ teorik ve deneysel bilgiyle izah edemez.
Bu muazzam evren âdeta sonsuzdur, fakat bu sonsuzluk, dünyadaki bir karıncadan başlayarak, güneşe oradan derin göklerdeki yıldızlara kadar birbiriyle bütünleşmiştir.
Hepsi ‘tevhidi hayat’ etmiştir.
Varlık, mevsimlerden görüyoruz ki, süreklidir. İlahi bir sisteme bağlı olarak yaratma her andır; an’dan an’adır.
Yaratmadaki süreklilik ve düzen Allah’ın yaratmasıyladır; ‘varlığın hakikati’ Allah’ın onu yaratmasından ibarettir. Aksi durumda hiçbir varlık ‘tevhidi hayat’ edemezdi.
Daha doğrusu ortada hayat diye bir şey kalmazdı.
Gökler, yeryüzü ve içindekiler (Varlık), hepsini tek bir insan gibi birleşik bir vücut kabul edersek, bu vücudun ortaya çıkması ve devam etmesi; ‘Hayat, Kudret, İrade, İlim, Semi (İşitme), Basar (Görme), Kelam (beyan) ve Tekvin (fiil, halk, icat, ibda)’ gibi sıfatlara muhtaçtır.
Bütün bu sıfatlar tek bir zatta tevhit etmişlerdir ki, O Zât, Allah (cc) hazretleridir.
Kuran’da zikredilen bu ilahi sıfatlar, varlıklarda apaçık gözükmektedirler. Fakat varlığın zatına ait sıfatlar değillerdir, varlığın yaratıcısını gösteren sıfatlardır.
İnsanın kendi varlığında ve dış dünyada gözüken bu sıfatları tanıdığında insan kendini ve Rabbini tanıma konusunda önemli bir gelişme gösterecek ve tevhidi hayata güçlü bir adım atabilecektir.
Kendine ve tabiata bakan insan ‘her şeyin bir şey için bir şeyin de her şey için!’ olduğunu kati bir şekilde görüp anladığında birlik yasasını da görmüş ve anlamış olacaktır.
Bu muazzam evren âdeta sonsuzdur, fakat bu sonsuzluk, dünyadaki bir karıncadan başlayarak, güneşe oradan derin göklerdeki yıldızlara kadar birbiriyle bütünleşmiştir.
Hepsi ‘tevhidi hayat’ etmiştir.
Varlık, mevsimlerden görüyoruz ki, süreklidir. İlahi bir sisteme bağlı olarak yaratma her andır; an’dan an’adır.
Yaratmadaki süreklilik ve düzen Allah’ın yaratmasıyladır; ‘varlığın hakikati’ Allah’ın onu yaratmasından ibarettir. Aksi durumda hiçbir varlık ‘tevhidi hayat’ edemezdi.
Daha doğrusu ortada hayat diye bir şey kalmazdı.
Gökler, yeryüzü ve içindekiler (Varlık), hepsini tek bir insan gibi birleşik bir vücut kabul edersek, bu vücudun ortaya çıkması ve devam etmesi; ‘Hayat, Kudret, İrade, İlim, Semi (İşitme), Basar (Görme), Kelam (beyan) ve Tekvin (fiil, halk, icat, ibda)’ gibi sıfatlara muhtaçtır.
Bütün bu sıfatlar tek bir zatta tevhit etmişlerdir ki, O Zât, Allah (cc) hazretleridir.
Kuran’da zikredilen bu ilahi sıfatlar, varlıklarda apaçık gözükmektedirler. Fakat varlığın zatına ait sıfatlar değillerdir, varlığın yaratıcısını gösteren sıfatlardır.
İnsanın kendi varlığında ve dış dünyada gözüken bu sıfatları tanıdığında insan kendini ve Rabbini tanıma konusunda önemli bir gelişme gösterecek ve tevhidi hayata güçlü bir adım atabilecektir.
Kendine ve tabiata bakan insan ‘her şeyin bir şey için bir şeyin de her şey için!’ olduğunu kati bir şekilde görüp anladığında birlik yasasını da görmüş ve anlamış olacaktır.