Avrupa’da salgın hastalıkların da başgöstermesi üzerine devletler, bebek ölümlerini azaltmak, ırkın ıslahını geliştirerek Roma dönemindeki heykellerde görüldüğü gibi gürbüz, adaleli, fizikli nesiller yetiştirmek için sağlık politikaları oluşturmaya başlamışlardı.
Batılıların Osmanlı’ya hasta adam sıfatı yakıştırmasının aynı zamanda Türk ırkının yüzüne yansımasından korkulur olmuş bu nedenle gürbüz nesil yetiştirme fikri yavaş yavaş Osmanlı’da ortaya çıkmaya başlamıştı. Yeni doğan çocuklar için Gürbüz isminin verilmesi biraz da dönemin insan zihnine yüklemiş olduğu bu bilinçten kaynaklanmıştır.
Türk halkı da yokluk ve savaşlar nedeni ile sağlığını, eski fiziki görüntüsünü çoktan kaybetmişti. Akif’in Safahat’ta, Şiş karın, sıska çocuklar gibi, kollar sarkık/ Arka yusyumru, göğüs çökmüş, omuzlar kalkık/ Gövde teşhirlere (iskelete) dönmüş, o bacaklar değnek/Daha yaş yirmi iken eller ayaklar titrek/diye tarif ettiği köylü halkının geçmişte büyük zaferlere imza atmış o gürbüz Türk neslini temsil etme şansı bulunmamaktaydı.
Bu nedenle Osmanlı’nın son dönemlerinde spora ve spor kulüplerine önem verilmiş, askeri sporları ön plana çıkarmak, gençleri özellikle jimnastik alanında yetiştirmek amacıyla 1903 yılında Beşiktaş Jimnastik Kulübü kurulmuştu.
1913 yılında ise Albay Ahmet Cemal Bey, Dr. Tevfik Rüştü, mühendis Salim, Eğitimci Ethem Nijad, gazeteci Falih Rıfkı gibi o dönemin aydınları, gelecekte vatanın namusunu, hukukunu koruyacak, Türk ırkının özelliklerini simasında en güzel şekilde yansıtacak sporcu gençlerin yetiştirilesi için Türk Gücü Cemiyetini (TGC) kurmuşlardır. Okullaşmanın az olduğu ortamda gençlere ulaşmanın yolu derneklerden geçtiği için böyle bir yol tercih edilmişti.
Çünkü o dönemde savaşa gitmeyen, ticaret yapan, para kazanan, yüzleri parlak iri yarı azınlık gençlerinin yanında, cepheden cepheye koşarak yüzü yanık, vücudu yıpranmış bu necip milletin evlatlarının düşkün hâlleri dönemin yöneticilerini çok derin üzüntülere gark ediyordu.
Bu cemiyet özellikle İstanbul başta olmak üzere ülkenin birçok yerinde Türk gençlerini spora yönlendirmeyi, spor sayesinde bazı gençlerde görülen duruş bozukluklarını gidermeyi amaçlamış, onlara dik durmayı öğretmiş, onların geniş omuzlara sahip olmasını, sağlıklı ve uzun ömür yaşamaları için sportif bir altyapı becerisi almalarını, askerlikte gerekli olan fiziki aktiviteleri kazanmalarını amaçlamıştır.
Bu düşence Cumhuriyetin kurulması ile birlikte de devam etmiş, bu nedenle 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Türk gençlerine armağan edilerek tüm gençlerimizin spor yaparak sağlıklı bir bünyeye sahip olmaları arzulanmıştır.
Geçmişte spora yapılan yatırımlarda olmasa bile spora verilen önem günümüzdeki eğitim anlayışında daha fazlaydı. En azından günümüzde olduğu gibi beden eğitimi derslerinde üniversiteye hazırlık soruları çözdürülmüyor, gençler özellikle spor yapmaya özendiriliyordu.
Bir spor tesisi açmak, bir hastane açmaktan daha kârlı, daha mantıklı bir yatırımdır.
- yüzyılda İngiltere’de Victoria zamanında fabrikalarda çalışan annelerinin çocukları ile ilgilenememesi üzerine okula aç gelen, sağlıklı beslenemeyen ve İngiliz ırkının gerilemesineneden olan zayıf çocuklara müdahale etmek için okullarda çocuklara yemek dağıtımına, sağlıklı beslenme uygulamasına geçilmişti.
Batılıların Osmanlı’ya hasta adam sıfatı yakıştırmasının aynı zamanda Türk ırkının yüzüne yansımasından korkulur olmuş bu nedenle gürbüz nesil yetiştirme fikri yavaş yavaş Osmanlı’da ortaya çıkmaya başlamıştı. Yeni doğan çocuklar için Gürbüz isminin verilmesi biraz da dönemin insan zihnine yüklemiş olduğu bu bilinçten kaynaklanmıştır.
Türk halkı da yokluk ve savaşlar nedeni ile sağlığını, eski fiziki görüntüsünü çoktan kaybetmişti. Akif’in Safahat’ta, Şiş karın, sıska çocuklar gibi, kollar sarkık/ Arka yusyumru, göğüs çökmüş, omuzlar kalkık/ Gövde teşhirlere (iskelete) dönmüş, o bacaklar değnek/Daha yaş yirmi iken eller ayaklar titrek/diye tarif ettiği köylü halkının geçmişte büyük zaferlere imza atmış o gürbüz Türk neslini temsil etme şansı bulunmamaktaydı.
Bu nedenle Osmanlı’nın son dönemlerinde spora ve spor kulüplerine önem verilmiş, askeri sporları ön plana çıkarmak, gençleri özellikle jimnastik alanında yetiştirmek amacıyla 1903 yılında Beşiktaş Jimnastik Kulübü kurulmuştu.
1913 yılında ise Albay Ahmet Cemal Bey, Dr. Tevfik Rüştü, mühendis Salim, Eğitimci Ethem Nijad, gazeteci Falih Rıfkı gibi o dönemin aydınları, gelecekte vatanın namusunu, hukukunu koruyacak, Türk ırkının özelliklerini simasında en güzel şekilde yansıtacak sporcu gençlerin yetiştirilesi için Türk Gücü Cemiyetini (TGC) kurmuşlardır. Okullaşmanın az olduğu ortamda gençlere ulaşmanın yolu derneklerden geçtiği için böyle bir yol tercih edilmişti.
Çünkü o dönemde savaşa gitmeyen, ticaret yapan, para kazanan, yüzleri parlak iri yarı azınlık gençlerinin yanında, cepheden cepheye koşarak yüzü yanık, vücudu yıpranmış bu necip milletin evlatlarının düşkün hâlleri dönemin yöneticilerini çok derin üzüntülere gark ediyordu.
Bu cemiyet özellikle İstanbul başta olmak üzere ülkenin birçok yerinde Türk gençlerini spora yönlendirmeyi, spor sayesinde bazı gençlerde görülen duruş bozukluklarını gidermeyi amaçlamış, onlara dik durmayı öğretmiş, onların geniş omuzlara sahip olmasını, sağlıklı ve uzun ömür yaşamaları için sportif bir altyapı becerisi almalarını, askerlikte gerekli olan fiziki aktiviteleri kazanmalarını amaçlamıştır.
Bu düşence Cumhuriyetin kurulması ile birlikte de devam etmiş, bu nedenle 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Türk gençlerine armağan edilerek tüm gençlerimizin spor yaparak sağlıklı bir bünyeye sahip olmaları arzulanmıştır.
Geçmişte spora yapılan yatırımlarda olmasa bile spora verilen önem günümüzdeki eğitim anlayışında daha fazlaydı. En azından günümüzde olduğu gibi beden eğitimi derslerinde üniversiteye hazırlık soruları çözdürülmüyor, gençler özellikle spor yapmaya özendiriliyordu.
Bir spor tesisi açmak, bir hastane açmaktan daha kârlı, daha mantıklı bir yatırımdır.