Ülkemizin kuzeyinde meydana gelen savaş ve bu savaştan dolayı Azak Denizi'nde bekletilen yağ yüklü 30 geminin gündem olmasından dolayı spekülasyonların ardı arkası kesilmedi. Gerek sosyal medyada, gerekse haber amaçlı pek çok yayın organı ayçiçek yağı stoğunun tükendiğini son dakika olarak vatandaşlara duyurdu. Sosyal medya üzerinden izdiham yaratmak amaçlı organize şekilde paylaşım yapanlar olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor. Ancak genele yayacak olursak, paylaşımların pek çoğu doğal akıştan kaynaklanan gönderilerdi.
Haberi alan vatandaşlar yağ tedarik etme noktasında soluğu marketlerde aldı. Tabi başkalarını düşünmeden talandan mal kaçırır gibi 5, 10 tane yağ alanlara söyleyecek söz bulamıyorum. Ancak 2 bin 500 lira maaşla kıt kanat geçinen ve mecburi üçün, beşin hesabını yapan emekli amca, "önümüz Ramazan sıvı yağ ucuzken alayım" derken ne hainliği kaldı, ne aç gözlülüğü, ne de bencilliği! Bunun yanında stokta ki sıvı yağları satışa çıkarmak yerine, depolarda bekletenler sadece para cezası ile geçiştirilmemelidir. Asıl hainlikle suçlanması gerekenler bu kişiler ve işletmelerdir.
Üzerinde durulması gereken diğer bir konu 38 bin hektar tarım alanına sahip bir ülkenin ayçiçek yağında Rusya ve Ukrayna'ya bağımlı olması! İhracat yapılsa dahi önce iç piyasa da arz-talep dengesi korunmalıydı. Sıvı yağ krizinin bu savaşla başladığı gibi bir algı oluşturulmaya çalışıyor. Savaştan aylar önce de sıvı yağa gelen fahiş oranda zamlar kamuoyunda hayli gündem olmuştu. Açık konuşmak gerekirse gerek çiftçiler, gerekse devlet olarak çok eksik ve hatalarımızın olduğunu olağanüstü bir olay meydana gelmeden fark edemiyoruz. Halk nezdinde çiftçilerimiz her gün haber kanallarında bin bir türlü eleştiri yapsa da kendilerinin verimsiz ürün yetiştirme de ve profesyonel üretim yapma da pek çok eksik ve hataları var. Konunun detaylarını başka bir yazımda ayrıntılı şekilde belirteceğim.
Devlet nezdinde ise her daim söylediğim gibi liyakatli kişiler bakanlıklarda, bürokraside olmadığı sürece ne yaparsanız yapın ne tarımda ne de diğer sektörlerde bir arpa boyu yol alamayız. Öyle ilginç bir sistem ki liyakatli kadrolar da kendi işlerini bilgi, birikim ve bilimle yapmak istediklerinde bin bir zorlukla karşılaşıyorlar. Bir üründe arz-talep dengesi bozuldu mu fiyat da artar, stokçuluk da başlar, izdiham da olur. Bu nedenle soya yağı, ayçiçeği tohumu, aspir, pamuk tohumu yağları, rep, kolza, hardal yağı, mısır yağı, margarin, kırımızı mercimek ve fasulye ürünlerinde ihracatın yasaklanması arz sorunun yaşandığı bu günlerde önemli adımdır.
Son olarak çiftçileri denetlemek, eğitim vermek, ürünlerin değerinde satılmasına destek vermek, teşviklerin nerelerde harcandığını gözlemlemek yerine ithalatla terbiye etmeye artık son verilmelidir. Bu uygulama tüketicinin yararına olduğu görünse de aslında GSMH'ya, tüketiciye, üreticiye ve cari açığa uzun vade de pek çok zararı olduğunu son yaşadıklarımıza baktığımız da daha iyi anlıyoruz. Dün Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Aydın Efeler, Köşk, Sultanhisar ve Yenipazar, Karabük Eskipazar, Kütahya Domaniç ile Sivas Hafik ilçelerinde yağlık ayçiçeği ekiminin destekleneceği bilgisi verildi. Demek ki istenildiğinde farklı alternatif çözümler üretilebiliyor. Keşke sorunlar meydana gelmeden önce bu tedbirler alınsaydı.
Haberi alan vatandaşlar yağ tedarik etme noktasında soluğu marketlerde aldı. Tabi başkalarını düşünmeden talandan mal kaçırır gibi 5, 10 tane yağ alanlara söyleyecek söz bulamıyorum. Ancak 2 bin 500 lira maaşla kıt kanat geçinen ve mecburi üçün, beşin hesabını yapan emekli amca, "önümüz Ramazan sıvı yağ ucuzken alayım" derken ne hainliği kaldı, ne aç gözlülüğü, ne de bencilliği! Bunun yanında stokta ki sıvı yağları satışa çıkarmak yerine, depolarda bekletenler sadece para cezası ile geçiştirilmemelidir. Asıl hainlikle suçlanması gerekenler bu kişiler ve işletmelerdir.
Üzerinde durulması gereken diğer bir konu 38 bin hektar tarım alanına sahip bir ülkenin ayçiçek yağında Rusya ve Ukrayna'ya bağımlı olması! İhracat yapılsa dahi önce iç piyasa da arz-talep dengesi korunmalıydı. Sıvı yağ krizinin bu savaşla başladığı gibi bir algı oluşturulmaya çalışıyor. Savaştan aylar önce de sıvı yağa gelen fahiş oranda zamlar kamuoyunda hayli gündem olmuştu. Açık konuşmak gerekirse gerek çiftçiler, gerekse devlet olarak çok eksik ve hatalarımızın olduğunu olağanüstü bir olay meydana gelmeden fark edemiyoruz. Halk nezdinde çiftçilerimiz her gün haber kanallarında bin bir türlü eleştiri yapsa da kendilerinin verimsiz ürün yetiştirme de ve profesyonel üretim yapma da pek çok eksik ve hataları var. Konunun detaylarını başka bir yazımda ayrıntılı şekilde belirteceğim.
Devlet nezdinde ise her daim söylediğim gibi liyakatli kişiler bakanlıklarda, bürokraside olmadığı sürece ne yaparsanız yapın ne tarımda ne de diğer sektörlerde bir arpa boyu yol alamayız. Öyle ilginç bir sistem ki liyakatli kadrolar da kendi işlerini bilgi, birikim ve bilimle yapmak istediklerinde bin bir zorlukla karşılaşıyorlar. Bir üründe arz-talep dengesi bozuldu mu fiyat da artar, stokçuluk da başlar, izdiham da olur. Bu nedenle soya yağı, ayçiçeği tohumu, aspir, pamuk tohumu yağları, rep, kolza, hardal yağı, mısır yağı, margarin, kırımızı mercimek ve fasulye ürünlerinde ihracatın yasaklanması arz sorunun yaşandığı bu günlerde önemli adımdır.
Son olarak çiftçileri denetlemek, eğitim vermek, ürünlerin değerinde satılmasına destek vermek, teşviklerin nerelerde harcandığını gözlemlemek yerine ithalatla terbiye etmeye artık son verilmelidir. Bu uygulama tüketicinin yararına olduğu görünse de aslında GSMH'ya, tüketiciye, üreticiye ve cari açığa uzun vade de pek çok zararı olduğunu son yaşadıklarımıza baktığımız da daha iyi anlıyoruz. Dün Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Aydın Efeler, Köşk, Sultanhisar ve Yenipazar, Karabük Eskipazar, Kütahya Domaniç ile Sivas Hafik ilçelerinde yağlık ayçiçeği ekiminin destekleneceği bilgisi verildi. Demek ki istenildiğinde farklı alternatif çözümler üretilebiliyor. Keşke sorunlar meydana gelmeden önce bu tedbirler alınsaydı.