Atatürk Üniversitesi'nden Prof. Dr. Murat Karaoğlu, artan nüfus ile beslenme alışkanlıklarının değiştiğini belirterek, gelecekte yapay ve yalancı etler ile böceklerin, mantarların, yosunların, bitki bazlı sütlerin ve mikro yeşilliklerin önem kazanacağını söyledi. Prof. Dr. Karaoğlu, "1900'lü yıllardan sonra bitki çeşitliliğimiz yüzde 75 azalmıştır. Küresel olarak küçük bir gıda yelpazesine güveniyoruz. Bu, sağlığımızı ve gezegenin sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir" dedi.
Özlem İpek / Pusula
Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Gıda Mühendisleri Odası Erzurum Temsilcisi Prof. Dr. Murat Karaoğlu, artan nüfus ile beslenme alışkanlıklarının hızla değiştiğini söyledi. Dünyada bilinen ilk nüfusun 15 milyon olduğunu, 1500'lü yıllara kadar fazla artmadığını kaydeden Prof. Dr. Karaoğlu, "1750'den sonra çok hızlı bir artış ile dünya nüfusu 750 milyona, 1950'de de 2,5 milyara çıkmıştır. Günümüzde 8 milyara yaklaşan dünya nüfusunun 2050'lerde 10 milyar, 2100'lerde ise 11 milyar civarında olacağı tahmin edilmektedir. Bu artışın küresel gıda talebi için ne anlam ifade ettiğinin incelenmesi oldukça önemlidir. Bu nedenle, modern bilim ve teknolojik yöntemler ile gıda üretim ve tüketim şeklimizi değiştirerek, yeni nesil, daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir gıdalar üretmek gerekmektedir" dedi.
'Bitki çeşitliliğimiz yüzde 75 azalmıştır'
Bitki ve hayvan çeşitliliğinin hızla azaldığına dikkati çeken Prof. Dr. Karaoğlu, "Bu, çok önemli bir sorun; ileride karşımıza çıkacak. 1900'lü yıllardan sonra bitki çeşitliliğimiz yüzde 75 azalmıştır. Küresel olarak küçük bir gıda yelpazesine güveniyoruz. Bu, sağlığımızı ve gezegenin sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Bugün, küresel gıda arzının yüzde 75'i yalnızca 12 bitki ve 5 hayvan türünden geliyor. Tarımda kullanılan bitki ve hayvan çeşitliliğindeki düşüş ile bağlantılı tek düze bir diyet, gıda sistemimizin geleceğini tehdit etmekte ve yiyebileceğimiz gıda yelpazesini sınırlandırmaktadır. Şu anda 8,4 milyar ton gıda ile 7 milyardan fazla insanı besliyoruz. Üretilen bu gıdanın 1,3 milyar tonu, her yıl kayboluyor; sraf oluyor. Adil bir paylaşım ile israf edilen gıda miktarını da eklersek; bugün 10-12 milyar insana yetecek gıda üretmemize rağmen, şu anda 1 milyar insan yetersiz besleniyor, yılda 10 milyon kişi açlıktan ölüyor" diye konuştu.
'Yapay zeka beslenme döngümüzde kullanılacaktır'
Gelecekte yapay ve yalancı etler ile böceklerin, mantarların, yosunların, bitki bazlı sütlerin ve mikro yeşilliklerin önem kazanacağını vurgulayan Prof. Dr. Karaoğlu, "Bu yeni nesil gıdaların üretiminde kullanılmak üzere 3D-4D yazıcılar, genetik modifikasyon, nano teknoloji, sentetik biyoloji, akıllı ambalajlama ve gıda mimarisi tekniklerinin daha da geliştirilerek kullanılacağı öngörülmektedir. Bunlarla birlikte, farklı insanlar besinlere farklı tepkiler verdiği için; gelecekte yüksek teknolojili, kişiselleştirilmiş, dijital gıda üretiminin artacağı tahmin edilmektedir. Tansiyon, şişmanlık, koroner gibi hastalıklardan kişiselleştirilmiş gıdalar ile korunmak; gelecekte daha güncel olacaktır. Ayrıca gelecekte yapay zeka, beslenme döngümüzde yaygın olarak kullanılacaktır. Örneğin, 'kişiselleştirilmiş gıda sistem döngüsü' uygulamasında; bir akıllı saat ile anlık metabolizma takibi, ihtiyaçların belirlenmesi ve buradan alınan verilerin internet üzerinden yapay zekaya aktarılması neticesinde, kişi günü yaşamaya devam ederken; mutfağa kurulmuş bir robotik sistemin öğünlerde ne yeneceğine, buzdolabındaki stok durumuna, marketten otomatik sipariş verilmesine ve pişirilmesine kadar pek çok şeyi yapacağı öngörülüyor" dedi.
'Küresel et tüketimi giderek artmaktadır'
Yapay ete dair de ayrı parantez açan Prof. Dr. Karaoğlu, "Yapay et üretimi, et üretiminin daha maliyetli olması ve çevreye daha fazla zarar vermesinden dolayı geliştirilmiş bir yöntemdir. Yapay eti savunanlar, 'Hayvanları besleyeceğimize yapay et üretiriz demektedir. Bugün toplam tarım arazilerinin yüzde 75'i, üretilen tüm tahılların yüzde 30'u ve suyun yüzde 70'i hayvanları beslemek için kullanılmaktadır. Hem gelecek yıllar için duyulan endişeler hem de küresel et tüketimi giderek artmaktadır. Bu nedenle gıda ihtiyacını karşılamak üzere alternatif yollar irdelenmeye başlanmıştır. Bunların başında yapay et gelmektedir. Son yıllarda yapay et, geleneksel ete rekabetçi ve sürdürülebilir bir alternatif olarak hızla ivme kazanmıştır" diye konuştu.
'Hayvansal kök hücrelerinden üretilen ettir'
Yapay et ile ilgili ilk çalışmaların 1960'larda yapıldığını anlatan Prof. Dr. Karaoğlu, "İn Vitro et, hücre bazlı et, kültürlü et, kesimsiz et, temiz et, sentetik et, laboratuvarda üretilmiş et gibi isimlerle de ifade edilen yapay et, hayvan kesimi yapılmadan, hücresel tarım yöntemleri ile bir kültür ortamında hayvansal kök hücrelerden üretilen ettir. Bugün üretimi gerçekleştirilen yapay et ile ilgili en önemli sorun; üretim maliyetinin yüksek olmasıdır. Çevreci ve sürdürülebilir olduğu savunulan yapay etin maliyetinin düşürülerek, gelecekte diyetimizde fazlasıyla yer alacağı öngörülmektedir" dedi.
Yalancı ete ilişkin de Prof. Dr. Karaoğlu, şunları söyledi:
"Ete benzer ürün, et analoğu, bitkisel esaslı et, tekstüre bitkisel proteinler olarak da adlandırılan yalancı etler, bitki bazlı protein kaynaklarından ve sudan yapılı bir malzemeye dönüşüm geçirerek yapılan dokular olarak tanımlanmaktadır. Normal ete kıyasla daha ekonomik ve vegan ürün olan yalancı et, bugün artık raflarda yerini almıştır."
Hayvanların protein makinesi olarak görülmesi dinimizce uyugun olabilir ancak etik değil. Hayvansal üürünlerden yararlanmak bir mmiktar kabul edilebilir ancak kesip yemek için hayvan üretmek etik değil. Yapay et ve süt hayvanaların kurtarılması için iyi bir teknoloji. İnşallah en kısa sürede geliştirilir.