Bugünlerde uzun bir aradan sonra gündemin temel sorunu haline gelen Anayasa değişikliği akıllara yine şu soruyu getiriyor. Anayasa değişikliği gerekli mi? Anayasa maceramızı aslında Kanunu-i Esasiye kadar götürürüz. Çünkü ilk Anayasamızdır. Ve kabul edildiği tarihten sonra yedi defa değişikliğe uğramıştır. Onu izleyen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da aslında yürürlükte çok uzun süre kalmamasına rağmen o da değişikliklerden nasibini almıştır. Onu izleyen 1924 tarihli Anayasamızda yürürlüğe girdiği tarihten sonra beş defa değişikliğe uğramıştır. Dördünü Anayasamız olan 1961 Anayasası tam yedi defa değişikliğe uğramıştır. Görüleceği üzere hem Anayasa değişikliğine hem mevcut Anayasa’larda içerik değişikliğine çok da yabancı bir toplum değiliz biz. Beşinci Anayasamız olan 1982 Anayasası da yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar birçok kez değişikliğe uğramıştır. Kazuistik bir sistemde olmadığı ve günümüz toplumunun değişen ve gelişen yapısına ayak uydurabilmesi açısından aslında Anayasa değişiklikleri zaruri bir ihtiyaç aslında. 1982Anayasası aslında yürürlüğe girdiği tarihten beri toplumun çok ısınamadığı ve değişiklik talepleri sürekli gündeme getirilen bir Anayasa’dır. Aslında birçok talep değerlendirilip gündeme getirilebilir. Bunun için toplumun tümünü içine alan hak ve özgürlüklerin üstün tutulduğu tüm talepler değerlendirilebilir. Ancak gerek toplumun gerekse de Anayasamızın kırmız çizgileri var. Anayasamızda özellikle değiştirilmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan maddelere asla dokunulmaması gerekmektedir.
Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara'dır.
Bu maddelerle sorun olmadığı sürece her türlü değişim talebi masaya yatırılmalı ve değerlendirilmelidir. Altını çizmek gerekir ki darbe Anayasası diye kötülerken daha baskıcı bir Anayasa elbette kabul edilemez. Değişmeyen tek şey değişimdir. Günü geldiğinde yine değiştirilmek için gündeme gelip yine değişecektir elbette bu talepler dikkate alınmaz ise. Globalleşen dünya’ya ayak uydurmalı ve normlar hiyerarşisinin başında yer alan Anayasa’mızı da bu değişim ve gelişimin gerisinde bırakmamamız gerekmektedir.
Hukuk hava gibi su gibidir. Hukuk yenilen aş gibidir. Nasıl ki onlarsız olmaz ise hukuksuz da olmaz. Hukuk herkese lazımdır. Özellikle temel hak ve özgürlüklerdeki genel sınırlama sebeplerinin olmaması ve her hak ve özgürlük özelinde özel sınırlama sebeplerinin varlığı yine korunması gereken bir değişim mantığı olmalıdır.
Aslında hak ve hürriyetler de sayma mantığı çok da yerinde değildir. Çünkü hak ve hürriyetler anayasa da sayılanlardan ibaret değildir ve olmamalıdır. İsmi zikredilmeyen haklar ile ilgili de genel sınırlama sebepleri gündemde olmaması gerekir.