Günler günleri kovalıyor Sevgili Acıkan Günlük. Biliyorum ki, bizim açlığımız boğazımızdan kaynaklanmadığı için hiç dinmiyor.
Senin güzel sözlere… doğru sözlere… riyasız, pazarlıksız sözlere özlemin görünüşe bakılırsa daha uzun süre devam eder.
Sona doğru yaklaştıkça işler daha da kötüye doğru gidiyor gibi geliyor. Etrafıma bakıp umudumu yitirir gibi oluyorum Sevgili Acıkan Günlük.
Ama Sahibimizin derdimizden çok daha büyük olduğunu da hiç unutmuyorum bilmiş ol.
Bunlarla kafam karıştığı zamanlarda, toplumu düzeltmeye kendisinden başlamayanların enaniyetleri geliyor aklıma. Mide bulantısını andıran bir utanç doluyor içime.
Gurur ne berbat bir şeydir üzerinde taşıyan bilemez.
Kibir urbasıyla aklını, kalbini ve ruhunu sarmalamış olanlar, ne feci bir kokuyla her yanı çürüttüklerinin farkına varamazlar.
Dünyadaki her şey kendileri olmasa yarım kalacakmış sanan zavallılar var biliyor musun Sevgili Acıkan Günlük.
İnanılır gibi değil ama gerçekten var.
Bunlar sabah uyanamasalar bütün işlerin allak bullak olacağını sanırlar.
Şimdi sana gülünç geliyor ama inandırmışlar kendilerini olmazsa olmaz olduklarına.
Onlar çocukken etraflarındaki hayata nizam verenlerin, şimdi toprağın altında yattıkları akıllarına bile gelmiyor.
Bir dakika nefes alamasalar bırakın dünyayı kendi mevcutlarını bile muhafaza edemeyeceklerine kafaları basmıyor.
Gözleri kibir oklarıyla kör olmuş bu zavallıların anlayacağın.
Kısa ömürlerinin küçük sahnesinde başrol sandıkları firavunu oynamaya bayılıyorlar.
O rolü kimseye kaptırmamak için Sevgili Acıkan Günlük, öyle zalimlikler yapıyorlar ki, vay onların akılsız başlarına!
Sahipleri elbette bildiğinden kullarını uyarıyor;
“Zira o servete pek tutkundur.” (Adiyat 8)
Efendimiz, kısacık bir dünyanın servetine tutkun olmanın, sonsuz bir âlemin zenginliğinden mahrum edeceğini söylüyor bize.
İnanmak ya da duymazdan gelmek bizim kararımız. Elbette şimdilik!
Kibirle ilgili ne kadar konuşsak Sevgili Acıkan Günlük, bitiremeyiz.
Her taraf kendi yaptıklarıyla öğünen adamlarla dolu.
Bu burnundan kıl aldırmayan zavallılara tek bir soru sorup geçelim istersen;
Ey kendilerini vazgeçilmez sanan budalalar, kazandığınızı sandığınız servetleri aklınızla elde ettiğiniz iddiasındaysanız söyleyin bakalım; o et parçasını akıl edip size veren kim?
Hangi yakınınızdan miras kaldı size aklınız?
Anneniz, babanız, dedeniz, yoksa ırkınız mı?
İzansızlık bir yere kadar sizin işinize yarar, size verilenlere şükretmekse sonsuza dek!
“ASR şahit olsun: Elbette insanoğlu tarifsiz bir kayıptadır.” (Asr 1-2)
Sahibimizin uyarıları aklınıza yatmıyorsa, kusuru küçük aklınıza bu kadar güvendiğiniz için kendinizde bulun.
Ve sonsuz bir pişmanlığın geri dönülmez kucağına düşmeden önce toparlayın kendinizi.
Bugünlük bu kadar olsun Sevgili Acıkan Günlük…