Bak şu güzel göğe; verdi ona yükseklik; koyarak mizanı.
Ki; taşmayın mizanda
Ve, doğru tutun adaletle tartıyı da, aksatmayın mizanı.”
Rahman Suresi 7-9
KOCAMAN BIR TERAZI GIBI DÜŞÜNÜN AKLINIZI.
İki kefesi varmış gibi farz edin.
Bir tarafında iyilikler biriksin. Diğer taraf kötülüklerinizi
tartmak için olsun.
Kısacası sizi hiç yalnız bırakmayan bir teraziyle dolaştığınızı
geçirin aklınızdan.
Ve yaptığınız her şeyi başlamadan önce, akıl mizanında öl-
çümlediğinizi farz edin.
Yapacaklarınızın nasıl bir imbikten geçirileceğini tahayyül ede-
biliyor musunuz?
Kıldan ince kılıçtan keskince bir hayat. Hayali bile sorumluluk
istiyor değil mi?
Aslında hepimizin kafasında çoğu zaman yanlış tartan, kırık
dökük bir mizan var.
İşimize geldiğinde tam ayarında gösteren, keyfimizin kâhyası
bir terazi kurmuşuz aklımızın ortasına.
Yanlış tarttıkça keyifleniyoruz, işlerimiz rast gidiyor ve birile-
rinin canı fena halde acıyor.
Herkes kendi terazisinde haklı çıkıyor.
Nasıl bir düzen kurmuşsak aklımızda, aynen öyle tartıyor te-
razisi de emrimizle.
İnsanın su içmesi kadar elzem bir ihtiyacıdır içine ferahlatma
mecburiyeti.
Yaptıklarının karşısında önce kendisine karşı kendisini savu-
nur insan.
En vahşi cinayetleri işleyen, en masum bebelere musallat olan,
en zavallı ihtiyarları örseleyen insanlık düşmanları bile, kendi iç-
lerinde durmadan işleyen adalete hesap vermek mecburiyetinde
kalırlar.
Teraziniz yanlış tartıyorsa işlediğiniz bütün cinayetlerin size
göre makul bir sebebi olur. Ancak siz, adli ilahi karşısında yanlış
işlettiğiniz terazinin acısını çok feci çekersiniz.
Asla nihayete kadar sürmez zulmünüz. Mutlaka yaptığınız ka-
dar perişan edilirsiniz.
Ne eksik ne de fazla. Saat gibi işleyen bir mizan karşısında en
kötüler bile haksızlığa uğratılmazlar.
Haksızlıkla muamele edenler mahşeri bir kalabalıkta oluştur-
sa, adil olanların en adaletlisi karşısında, yaptıklarından bir zerre
bile saklayamazlar.
Sevgili insan; sana yapılmasından hoşlanmadıklarını neden
başkalarına yapmaktan bıkmıyorsun?
Neden hâlâ kusursuz bir algı yeteneğin olduğunu görmezden
gelip, yaptıklarını yanlışlıkla yapmış olduğun zannını uyandırma-
ya çalışarak, kendini zavallı durumuna düşürüyorsun?
Unutma ki, haksızlıkla işini her hallettiğinde biraz daha çare-
sizleşiyorsun.
Unutma ki, tüm haksızlıklarının yüzüne çarpılacağı bir gün
var ve sen o güne ulaşan yolda son sürat koşuyorsun!
Şimdi en küçükten temizlenmeye başlamak zamanıdır.
Önce vazgeçilmesi en kolay adaletsizliğini terk et.
Sakın küçümseme çıktığın yolu, adalet terazinin idaresini vic-
danına devretmeye karar verdiğin anda, geri dönüşsüz bir yola
çıkmışsın demektir.
Sakın küçümseme yola çıkmak kararının ilk uygulamasını.
Bir başladı mı insan gibi yaşamak sevdası, geri dönüşsüz bir
kara sevdaya dönüşür.
Ve âşıklar sevdalarından dönmezler başlarına ne gelse.
En sevgilinin sevgilisi insan, adaletle hareket etmekte zorla-
nırsan kaldır başını gökyüzüne.
Görmek zor değil,
“Güneş ve ay belli bir hesap iledir.”
En güzele meftun olmak için yaratılmış sevgili insan, düzeni
içine sindirmekte zorlanırsan indir başına aşağı.
Anlamak zor değil,
“Bitki ve ağaç (O’na) secde etmektedir.”
Mayasında paklıktan başka zerre bulunmayan sevgili insan,
kusursuz bir nizamın sana yabancı olmadığını anlamak için ke-
lamı dinle.
Açıkça söyleneni kavramak zor değil,
“Sakın mizanda ‘haksızlık ve taşkınlık yapmayın.”
Elbette anlatılanı anlamasında bir zorluk olmayan sevgili in-
san, sükûneti hissedebilmek için ruhunun ayak izlerini takip et.
İnandığını tatbik etmek zor değil,
“Tartıyı adaletle tutup doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın.”
Ve en çokta doğru olduğunu bildiklerini yalanlamaktan kesin
olarak vazgeç.
“Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?”
Seni yalanlamaktan sana sığınırız Ya Rahman.