Türkiye’nin terör ile mücadelesi 40 yılı aşkın süredir devam ediyor. Asker, polis ve sivil vatandaşlarımız olmak üzere 15 bin civarında şehidimiz var. Bu güne kadar öldürülen terörist sayısı ise 75 bin civarında. Kabaca hesaplamalara göre Türkiye’nin terörle mücadele için harcadığı para 3 trilyon ABD doları.
PKK, Komünist ve Marksist ideoloji üzerine kuruldu. Yani PKK’nın mayası biraz SSCB’ye dayanır. Kürt aşiretleri üzerine ilk çalışmaları Rus siyaset bilimcilerin yaptığını da bir kenara not edelim. Rusya, günümüzde PKK’ya hamilik yapmasa da ilişkisinin olmadığını söylemek zor.
Terör örgütünün bugünkü hamisi ABD ve İsrail’dir. Brett McGurk ve ABD Merkez Kuvvetleri Komutanlığı (CENTCOM), PKK’yı yöneten somut unsurlar olarak biliniyor.
PKK yok edilecek!
Türkiye’nin 40 yıldır kanayan yarasına dönüşen, düşman unsurların güdümünde sürekli terör hadiseleriyle ülkeyi meşgul eden PKK için Türk Devletinin nokta koyma kararı ortaya çıktı. Öyle yada böyle, Türkiye artık bu ağırlıktan kurtulmak istiyor.
Son günlerdeki birçok kesimin başını döndüren, ABD ve İsrail’in paniklemesine yol açan sürecin başlamadan akim kalması için çabalayanlar var. Süreç ile kasıt (ilk çözüm) süreci değil.
Türk milletinin sinir uçlarıyla oynayarak süreci başlamadan bitirmek isteyen ABD, bunun için her tuşa basıyor. Konuyu tecrübesi ve birikimiyle Üstat Avni Özgürel şöyle değerlendiriyor:
“Türkiye’nin NATO müttefiki ABD de içinde olduğu bir kumpasla karşı karşıya olduğu ve bunun son kerteye vardığı görülüyor. Suriye’de ve Irak’ta bir PKK devleti, buna Kürt devleti demeye dilimiz varmaz. Böyle şeyleri Kürtlere de hakaret sayarız. Bu noktaya dayandığı ve ABD’nin, Pentagonun; ABD’de CIA, Beyaz Saray, ayrı kopartmanlar, birileri bu terör devleti için düğmeye basmış vaziyette. Bizim son MGK toplantısında “Türkiye bir emrivakiye müsaade etmeyecek” bu emrivaki ifadesi ne manaya geliyordu. Bugün (TUSAŞ saldırısı sonrası Güvenlik Zirvesi açıklaması) Cumhurbaşkanı adına yapılan açıklamada o var. Türkiye, bir terör devletine müsaade etmeyecek.
Bu son kerteye geldiği için Türkiye’de bir siyasi gelişme oldu. Buna Türkiye’nin hem iktidar partisi Ak Parti, MHP, CHP, hatta DEM partililerin hepsinden sözünü edebileceğimiz bir tablo ortaya çıktı.
Sayın Bahçeli’nin Meclisin açılış günü, o güne kadar yakın durmadığı insanlarla tokalaştı. Konuştu, hatta karşılıklı böyle biz milli birlik için böyle şöyle ihtiyaç var gibi, DEM partiden de sözler temenniler oldu.
Cumhurbaşkanımız, bu yaklaşmanın değerinin bilinmesi gerektiğini belirtti. Ana muhalefet, Cumhurbaşkanının meclise gelişinde ayağa kalkarak, yani bu yadırganan bişeydi. Ne oluyor, ne yapılıyor. Öyle yumuşama, gibi tanımlanacak bişeyden öte bir şeydi.
Bişey oluyor ama ne oluyor. Bu safhada ve Cumhurbaşkanımızın bu yönde yüreklendirmesi devam etti. O sırada Özgür Özel, Selahattin Demirtaş ile görüşmek için randevulaşmış. Demirtaş onu beklemeden, ‘eğer bişeyler gelişecek, yapılacaksa bende varım babında bir mektup açıkladı.”
Özgür Özel çıktı, açıklama yaptı. Hatta el yükseltiyorum tabirini kullanması yadırgandı. Şimdi bütün bunlar Türkiye’de başka bir şeyin olmakta olduğunu düşündürdü, hepimize. Ama ne olmakta olduğu, onun üzerinde mutabık olmaya biliriz. Ama bişey oluyor. Sıra dışı bir durum oluyor. “