Aslında her iki ülkenin siyasetini, vekâlet güç unsurlarını, savaş yöntemlerini izlemek gerekiyor. Nasıl plan kurdukları, neden hiç karşı karşıya gelmedikleri ilginç değil mi? İran için ABD ve İsrail “Küçük ve Büyük Şeytan”dır. Büyük tehditler, iddialı çıkışlar iç muhalefeti konsolide içinde kullanılır.
Lloyd, analizine şöyle devam ediyor;
“Peki neden İsrail bunu yaptı? İşte yukarıda bahsettiğimiz maliyetlerini kestirememek, sonucunda bir Pirus Zaferi elde etme olasılığı vs...
6 gün savaşı hariç hiçbir savaşta İsrail Kurmayları kendi öz kaynakları üzerine kurulu bir strateji geliştirmedi. 48'de Hayfa limanı üzerinden Menachem Begin'in kuvvetleri yurt dışından ikmal edildi, Yom Kippur'da ABD yardımları olmasaydı Mısır birlikleri Sina'da yarılamazdı, Lübnan iç savaşında tarafların birbirini tüketmesini- ABD müdahalesini bekledi, işin sonunda istediği bir Lübnan'a kavuşamadığı gibi kendi başına yaptığı hareketler Hizbullah ve Suriye'nin Lübnan'a yerleşmesini sağladı.
ABD siz veya doğrudan ABD yardımı olmadan asla bir başarı elde edilemiyordu. Irak'ın işi yine Washington aracılığıyla bitirildi. O vakitler Türkiye'de bir kesim Irak'tan sonra sıranın Suriye- İran ve Türkiye'ye geleceğini söyledi.
Ben bu duruma itiraz ediyorum.
Öyle ki savaşın maliyeti ABD için de fazlaydı. Yani İsrail yukarıda anlattığım gibi kendi müdahale edemiyor ama ABD'yi aracı ediyordu fakat maliyet artık ABD için de kabul edilmez boyuttaydı. İşte tam da bu sebeple sıradaki ülkelerin iç isyanlar, mezhep kavgaları ve hatta mümkünse kendi aralarında savaşarak tükenmeleri daha pratik/ucuz bir strateji oldu.
Suriye savaşı bunun en net uygulandığı yer oldu. Beklenenden de büyük bir başarı elde edildi. Bölgedeki nüfus komşu ülkelere kaçırtılarak doğrudan demografik bir kriz oluştu.
Eğer Türkiye'nin Kuzey'den Rusya'nın merkezden müdahalesi olmasaydı Akdeniz'den Dicle'ye kadar geniş bir alanda tampon güvenlik alanı oluşacaktı.
Hesap tıpkı Lübnan'daki gibi tutmadı.
Obama'nın doğrudan müdahale etmek istememesi hesapları altüst etti. Bunun onlar için tek karı Suriye'nin 80’lerden sonra Hizbullah- Suriye- İran direniş ekseninin en zayıf halkası olarak içi boşaltılmış bir devlete dönüşmesi oldu.
Uzun vadeli karı ise Fırat havzasında İsrail ve Batı için bir potansiyel tehdit oluşturacak Arap nüfusunun Türkiye ve Lübnan'a sürülmesi oldu.
Bu sayede hem Türkiye'nin demografisi sarsılacak hem de Sünniler arasından kriz dönemlerinde neşet edecek Saddam benzeri karakterlerin veyahut bir Sünni örgütün Suriye'de yönetime geçmesi engellenmiş oldu.’