Evet FETÖ’nün ‘dua’ seansları aslında örgütün dış çevresinde yer alan esnaf, tüccar, öğretmen gibi sivil yapılarının da meselenin Erdoğan ile cemaat (FETÖ) arasında bir kavga olduğu inancı, bu inancın dışarıdan böyle görünmesini sağlamaktı. Yani burada FETÖ, ciddi bir strateji ile tasfiye operasyonunun aslında Erdoğan’a karşı olan unsurların tasfiyesi olarak göstererek geniş kitlelerin, Erdoğan’a soğuk bakan kesimlerin katkısını almayı da içeriyordu.
15 Temmuz sadece iktidarı devirme ihaneti değildi. Türkiye’yi devirme hareketiydi. Hâlâ artıklarını temizlemekle uğraşıyoruz.
Nedret Ersanel, meseleyi iyi gören bir gazeteci demiştim, gerçekten de öyle. Yazısında Ersanel, “Geriye kötü tohum ile onu sulayanlar kalıyor. İşte bunlarda ilerleme ya hiç yok ya pek az. ‘Kötü tohum’; Türkiye’nin eğitim-kültür-beşeri-ekonomi-güvenlik alanlarında Batı eğilimli, dahası Batı eğiliminin farkında olmayan, bu yüzden kendini tartmayı, “nerede duruyorum ben” sorusunu hiç sormayan, ‘ithali olduğu gibi kabul eden’ zihniyettir…
Hangi kitapları okuması gerektiğini bilmeyen kuşaklardan, ‘kitap ne’ ‘jenerasyonlarına’, oradan da, LBGT gibi ‘de-jenerasyonlara’ yuvarlanıyoruz.
Hep yazdım, kalemi tutabildikçe de tekrarlayacağım; dünyada ABD ve Batı etkisinin bu denli nüfuz ettiği başka ülke yoktur. Yoktur, çünkü seve-bayıla kabul ettik…
Bu yüzden -Doğu’ya da eğilimli değil- ‘kendine eğilimli’ ya da ‘kendinden eğilimli’ millet inşası, ‘Türkiye Yüzyılı’nın en büyük hedefi ve maalesef en zorlu hedefi olacaktır.
15 Temmuz’dan çıkarılacak en büyük ders budur!”
Ersanel’e yüzde bin katıldığım için yazısından alıntılama yapıyorum. Ve Ersanel’e atıfla,
‘Türkiye Yüzyılı’nın organizasyon şemasını ve doktrinini bunun üzerine inşa etmeden, alt başlıklarındaki ilerlemelerin bile gün gelir silinmesi ihtimali vardır…
Çünkü Türkiye bu donanıma, kök bilincine sahip akademisyen, gazeteci, entelektüel, siyasi kadrolara yeterince sahip değil. Hatta kıyasla çok az!
Derdimiz ve dertlenmemiz budur, bu olmalıdır. 15 Temmuz’dan, Türkiye Yüzyılı’ndan gelen, “yerli ve milli”den anladığınız nedir? Ürünlerinizi, “made in Turkey” yerine “made in Türkiye” diye etiketlemek mi? Bu başlangıçtır/iyidir, ancak insanımız, çocuklarımız hangisi? “Made in Turkey” mi yoksa “Türk yapımı” mı?..” (N.E)
“Türkiye Yüzyılı’nın açılış hamleleri 15 Temmuz’dan çıkarılan dersler ve doğru düşman tarifleri ile çok iyi yapıldı. Üstelik küresel şartların sıklıkla tuzaklamasına rağmen, ama genelde/büyük resimle de uyumlu gelişmesi avantajıyla.
15 Temmuz’un mirası bize Türkiye Yüzyılı’nın işlerini ilk çeyrekte tamamlamamızı vazediyor.”
Ki, sonra ülkemizin, bölgenin şartlarını biz belirleyelim, dünyanın şartlarını etkileyelim. O zaman ‘Türkiye’nin Yüzyılı’ olur.” (N.E)