Aslında sağlık ve diğer kamu sektörü gibi kurumlarda çalışanların grev hakkına karşıyım. Çünkü onların yaptığı eylemlerin mağduru genelde vatandaş oluyor. Ancak aile hekimliklerinde çalışan doktor, hemşire ve işçilerin sorunları bir türlü giderilmedi. Hatta sorunları gidermek bir tarafa gün geçtikçe artarak devam etti. Her daim belirttiğim gibi tüm kurumların sorunlarında, o birimde çalışanların fikirleri alınmadan “ben yaptım oldu” bakış açısıyla hareket etmek doğru bir davranış değildir.
Aile hekimleri, getirilen yeni yönetmeliğe tepki olarak kasım ayında 3 gün grev kararı almıştı. Ancak Sağlık Bakanlığı bu konuda hiç bir şekilde geri adım atmadı. Aile hekimleri 2-6 aralık tarihleri arasında tekrar iş bırakma eylemi kararı aldı.
Yeni yönetmelikle alakalı öncelikle performansa dayalı sistem hem mantıksız hem de hakkaniyetli değil. Yönetmeliğe göre hekimlerin teşvik alabilmesi için sağlık ocağına kayıtlı olanların yılda en az iki kere muayene olması gerekiyor. Hangi doktor, aile hekimliğine gelmek istemeyen binlerce hastayı zorla getirebilir ki! Ayrıca hastalarını yakından takip ederek onların sağlık sorunlarını giderme mecburiyeti gibi bir durum var. Örnek olarak, bir doktorun hastasının şeker hastalığı var ise ve hasta şekerinin düşmesi için diyet uygulamıyorsa bu durum doktorun performans düşüklüğüne sebebiyet verecek.
İkinci olarak yeni yönetmelik ile aile hekimlerinin antibiyotik, ağrı kesici ve mide koruyucu ilaç yazması kısıtlanacak. Allah aşkına aile hekimlerinin görevi nedir, ya antibiyotik, ya da mide ilacı yazmak... Beyin ameliyatı veya Bypass yapmayacağına göre başka ne yapacak?! İlginç olan ise hem hasta gelsin diye baskı yapıp, hem de ilaç yazmayı kısıtlamanın açıklanabilir bir yanı yoktur.
Kanun teklifinde geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının, mesai saatleri dışında sunulması planı da var. Bu düzenleme, aile hekimlerine sanki lütuf gibi sunularak servis ediliyor. Aile hekimleri alternatif tıp yöntemlerini ya da farklı tedavileri mesai dışında zaten yapıyordu. Buna en basit örnek Erzurum’un bir ilçesinde fıtık hastalarına tedavi uygulayan pratisyen doktordur.
Sağlık Bakanlığı hekimlere cari ödeme yapıyor. Aylık olarak ödenen belirli bir ücretle aile hekimliğinin kira, doğalgaz, elektrik, su, maaş, yemek, temizlik, ilaç, medikal, arıza giderme gibi tüm ihtiyaçların karşılanmasını istiyor.
Görüştüğüm aile hekimi çalışanları, giderleri fazla olduğundan doğalgazı kısarak, soğukta oturduklarını dile getiriyorlar. Yemekleri küçük bir oda ayarlayarak kendileri kısık imkanlarla yaptıklarını belirtiyorlar. Hepsinden önemlisi her hastanede onlarca olan güvenlik görevlisi hiç bir aile hekimliğinde yoktur, bütçe yetersizliğinden dolayı güvenlik personeli dahi alınamıyor.
Hekimlerin grev kararı ile ilgili Sağlık Bakan Yardımcısı Şuayip Birinci, aile hekimlerine “greviniz sistemi aksatmadı, insanlar ‘ne yapıyor aile hekimleri?’ diye sormaya başladı” diye cevap vermiş. Sayın Bakan, hekimlerin grevi sistemi aksatmadı ise o zaman aile hekimliklerini kapatabilirsiniz. Bu kadar, kargaşa, gürültü, patırtıya da gerek kalmaz.
Son olarak aile hekimlerinin bir itirazına karşı eleştirim olacak. Biliyorsunuz yeni yasa teklifiyle aile hekimliğinde verilen raporlar ücretli olacak. Bunu ben dahil tüm kamuoyu en ağır şekilde zaten eleştirdi. Aile hekimlerinin bu madde hakkında ki itirazı maddiyat noktasında değil, rapor almak isteyenlerin doktorlara, “parasıyla değil mi raporumu vermek zorundasın,” diyebilecekleri ihtimalinden dolayı imiş. Bu düşünce ile hareket edecek olursak, suçlu ağır ceza hakimine “benim vergimle maaş alıyorsun, bana ceza veremezsin” diyebilir. Araç muayenesine gidenler TÜVTÜRK’e “size 2.000 liraya yakın ücret ödüyorum, parasıyla değil mi, muayeneden geçireceksin,” diyebilir. Hastanelerden Tam teşekküllü rapor alanlar da ücret ödüyor, rapora imza atan heyet bu güne kadar tehdit edilmedi ise bence burada TTB denen ve ortamı germekten başka hiç bir işe yaramayan sivil toplum kuruluşu, düzenlemenin neresine itiraz edebiliriz amacı taşıyarak bu maddeye karşı çıkma telaşına düşmüş.