Maliye Bakanlığı’nın kamuda tasarruf tedbirleri adı altında açıkladığı paketin yankıları hala sürüyor. Aslında normal bir ülkede olması gereken tasarruf kuralları, halkın gazını alma, göz boyama, “bakın acı reçeteden her kesim etkileniyor”dan başka bir şey olmadığı gibi kamuoyunda toplumsal psikolojiyi dengeleme çabası olarak algılandı. Uzun zamandır beklenen ve nihayetinde açıklanan tasarrufun sadece zaman ayarlı paketler, söylemler ve yaptırımlar olduğundan dolayı piyasalar açısından önemli etki yarattığını söylemeyeyiz. Bu politika ile yabancı sermayenin gelmeyeceği gibi iç kamuoyunda da Şimşek ve ekibine olan güveni azaltacaktır ki asıl zorlu sürece bundan sonra başlanacağı da unutulmamalıdır. Çünkü parasal sıkılaştırmanın yanında etkin kamu tasarrufuna iç ve dış kamuoyu ilgisi ve beklentisi oldukça yüksekti ve tedbirler, Şimşek’in tabiriyle çerez parasından öteye geçemedi.
2024 bütçesinde 8,5 trilyon lira gelir, 11 trilyon lira gider var. Şimşek’in açıkladığı 100 milyar liralık tasarruf paketi bütçe giderlerinin yüzde 1’i bile değil. Toplumsal psikoloji terse çevrilmek isteniyorsa hiç bir şeyi olmadığı halde son 10 yılda zenginleşenlere, müteahhit olanlara “Nereden Buldun Yasası” çıkarılmalıdır. Ve açıklanan tasarruf paketi bütçenin en az yüzde 20’sine denk gelmelidir.
Bunun yanında bir girişimci milyon dolarlar koyarak kar etmek amacıyla iş yeri açıyor. Açtığı iş yeri, fabrika her neyse depremden dolayı etkileniyor, hava şartlarından etkileniyor, savaştan, enflasyondan her türlü olumsuzluktan etkileniyor. Olabilir, ticarette kar ve zararı ortaktır. Ancak Yap İşlet Devret (KOİ) gibi yatırımların zarar etme gibi bir lüksü kesinlikle yoktur ama karları katlanarak artıyor. Bu grup yada işletmelerle yapılan sözleşmeler gözden geçirilmediği taktirde tasarruf paketinden söz edilmesinin inandırıcılığı olmaz.
Tasarruf paketinin bir iyi tarafı yandaşa bir fiyatına üç liraya yaptırılan ya da değeri fiyatına yapılsa dahi birilerinin kısa zamanda zengin olmasını sağlayan ajanda, takvim, plaket vb eşantiyonların yasaklanması oldu. Tabi bu açıklananların dahi taviz vermeden yürütüleceğine dair halk nezdinde güvenin olmadığını da belirtmek isterim.
Esnafı Batırma Güncellemesi
Esnaf kefalet kredi faizlerine geriye dönük artış yapılmasından dolayı itirazların ardı arkası kesilmiyor. Tarihte ilk olarak kayıtlara geçen artıştan dolayı zaten sıcak para döngüsünün olmadığı bir ortamda pek çok esnaf kepenk kapatacaktır!
Hadi güncel kredi faizlerine uygularsınız. Geçmişe dönük borçların faizlerini artırmak da nedir(!) Eğer esnaf düşük faizle kredi çekti ise o faizleri şu an yükseltenlerin iktidarda olduğu ekonomi yönetimi düşürdü. Yani kimse zorba ile kredi çekmedi. Bu krediler sayesinde büyüme oranları ile övünülüyordu. Şimdi özellikle kamu bankaları geçmiş borçları günümüz faiz oranları ile güncellerse o zaman yandı gülüm keten helva, hiç kimse kalkamaz bu yükün altından!
Son olarak sözleşmeyi önümüze sürenler oluyor. Diyelim ki ekonomik veriler iyi gitti ve politika faizi düştü. O zamanda borç faizleri güncellenecek miydi?
Tıpış Tıpış Seçilen Vekiller
Geçen dönem AK Parti Sakarya Milletvekili olan Kenan Sofuoğlu; Vekillik, “hayatımın en büyük hatasıydı” demiş. Vatandaşlardan gelen yoğun talepler ve teşkilat programlarından bıktığını, adaylıktan çekilmeyi çok istediği halde izin verilmediğini söylüyor.
Birincisi Kenan Sofuoğlu neden aday yapıldı, hangi faydası olur diye ısrar edildi? İkincisi Kenan Sofuoğlu’na oy veren Sakarya halkı Sofuoğlu’nda hangi ışığı gördü? Ya da Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi sipariş vekiller, tıpış tıpış dayatmasının sonucu muydu?
Aynı tıpış tıpış dayatması Erzurum içinde geçerli değil mi? Adını, sanını hayatımızda ilk defa duyduğumuz milletvekili adayı çok rahat kazandı. Hadi kazandı diyelim, Erzurum’a bir katkısını, soru önergesini, gelişime ve yerel ekonomiye çabasını, ulusalda yaptığı bir açıklamayı duydunuz mu? Senin benim oyum ile vekilliği kazandı, dört yıl yatacak ya da başka işleri ile uğraşacak. Sonra süper emekliliğini alıp çekilecek kenara. Bu güne kadar sorgulamadan tıpış tıpış seçtiğimiz bir iki vekilden başka diğerlerinin hepsi böyle olmadı mı?
Bazı Öğretmenler Bahaneye Bakıyormuş
Öncelikle öğretmenler her daim başımızın tacıdır. Onların kılına zarar gelse değil elimizi, gövdemizi ortaya koymaktan çekinmeyiz. Eyüpsultan’da silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden okul müdürü İbrahim Oktugan’a hepimiz çok üzüldük, kınadık ve tepkimizi de gösterdik. Ancak olayı öyle bir hale getirmeye çalışanlar oldu ki Allah göstermesin sanki her gün bir öğretmen saldırı sonucu hayatını kaybediyormuş gibi münferit bir saldırıyı toplumsal bir olaymış gibi büyüttükçe büyütenler oldu.
Hükümeti istifaya çağırmadan, iş bırakma eylemine kadar muhalif medyanın da baskısıyla sanki birilerine birikmiş kinlerini kusarcasına intikam duygusu ile hareket edenler oldu. Dünyada gelişmiş ülkeler dahil her meslek dalında çalışanlara çeşitli şiddet ve saldırılar oluyor. Her doktorun, her öğretmenin, her otobüs şoförünün, taksicinin, madencinin, noterin başına bir kolluk kuvveti dikilemeyeceği gibi okul kapılarına cezaevi şartları gibi güvenlik tedbirleri uygulayamazsınız. Her gün çeşitli sebeplerden dolayı hayatını kaybeden motokuryelerin yerinde olsaydınız acaba ne yaparsınız?!
Zaten memurlar için tatil cenneti olan ülkemizde öğretmenler iş bırakma ile öğrencileri bir günlük eğitimden mahrum bıraktılar. İş bırakma eylemi ilk açıklandığında sadece ilk ders eylem yapılacağı duyuruldu. Sonra tüm güne yayılmış. Bir milyonun üzerinde öğretmenin çalıştığı ülkede Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘’öğretmenlerimize ve diğer eğitim çalışanlarımıza yönelik şiddete ilişkin kapsamlı bir düzenlemeyi süratle hayata geçireceğiz. Bu fiilleri işleyenlerin cezasının ertelenmesi engellenecek, tutuklama sebebi sayılarak tutuksuz yargılamanın önüne geçilecek” şeklinde açıklamasını yaptı. Bu nedenle her haksızlık, zulüm ve cinayetlere karşı bir şeyler söylenmelidir. Ancak bu söylemler birilerinin dolduruşuna gelerek değil, aklı selim ile hareket ederek dile getirilmelidir.