Avrupa Birliği Gıda Alarm Sistemi, Türkiye’den Almanya’ya ihraç edilen eriklerde izin verilen limitin 2,5 katı oranda Chlorothalonil maddesine rastlandığı belirterek ürünler market reyonlarından ve piyasadan toplatılmış
Son günlerde bu ve bunun gibi sağlığa zararlı olduğundan dolayı iade edilen pek çok ürün haberini okur olduk. Ancak merak edilen en önemli konu, bu ürünler yurt dışında imha ediliyor mu? Yoksa tekrar iç piyasaya mı sürülüyor? Yetkililerin kamuoyunu bilgilendirici açıklamalar yapmaması tüketicileri rahatsız ettiği gibi AB ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de insan sağlığına zararlı ürünleri inceleyen klinik çalışma var mı? Tüm ürünler inceleniyor mu? İnceleniyorsa kamuoyu ile neden paylaşılmıyor.
Konu ile alakalı tarımla geçimini sağlayan bir kaç çiftçi ile görüşmemde sorunun vehametinin ihraç ürünlerinden çok daha fazla olduğunu fark ettim. Çiftçiler ürünlerden verim alabilmek için ilaç adında farklı farklı kimyasal madde kullandıklarını ve bu ilaçları kullanmadıkları taktirde verim alamadıklarını belirtiyorlar. Örnek olarak patates ekiminde ekmeden önce 2 kere sadece tohum için ilaç, ektikten sonra ot ilacı ayrı, mantar ilacı ayrı, pas ilacı ayrı, böcek ilacı ayrı serpiliyormuş. Hele ki bunların içinde tek bir kerelik değil, 10 günde bir serpilende varmış. Mısır, buğday gibi pek çok üründe aynıymış. Anlayacağınız sebze ve meyve diye tükettiğimiz gıdaların tamamına yakını kimyasal ilaçlarla şekillenmiş ürünler! Aynı şekilde meyve ağaçlarından etkili ürün alabilmek için ilaca başvurulduğuna dair bilgiler de edindim.
Kentsel Dönüşüm Rant Kapısı Olmamalı
Erzurum’da kentsel dönüşümün Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’den sonra hız kazandığı tüm kamuoyunun ortak düşüncesidir. Ancak şehrin inşası ve riskli yapıların yıkılması gibi adımlar atılırken, amacın ya da niyetin tercih edilen bölgelerden anlaşıldığı üzere kentleşmeden ziyade müteahhitlik ve kazanç olduğu anlaşılıyor.
Mesela Demirciler Sitesinin tam ortasına kocaman binalar inşa edildi, küçükte bir park kurularak güya yaşam alanı oluşturuldu. Ancak sanayi bölgesi olduğundan dolayı makine ve araç seslerinden sakinler balkona ve parka çıkamıyorlar. Erzurum’da o kadar boş alan, yıkılacak mahalle varken yer mi kalmadı da endüstri gürültüsünün eksik olmadığı Demircilere binalar dikildi? Yine Yukarı Mumcu ile Çaykara’nın arasına devasa binalar yapıldı. Zaten iki aracın zor geçtiği şehrin en işlek bölgesinin cadde ve sokakları daha da daraltıldı. O arazinin birazının yola verilmesi, birazına ise vatandaşların oturabileceği park yapılması çok daha faydalı olurdu ki Atatürk Evi’nden dolayı turistlerin yoğun olarak ziyaret ettiği bölge açıklığa kavuşturdu.
Mesela daima eleştirmişimdir. Gürcükapı’da ki Erzurum’un en eski mekanlarından olan Gürcükapı Camisi’nin altında ki kahveler pek çok Erzurumlunun ortak toplanma mekanıydı. Şimdi yeni yeni dükkanlar kurulmuş ama yüzü astarından pahalı! Pek çok dükkan hala boş ve dolu olanlarda tek tük yerel esnaf yerine zincir marketlerle kuşatılmış. “Gürcükapı’da ki kirliliği ortadan kaldırdı” diyenler olacaktır. Siz o bölgede kirliliği araçların tıkandığı, korna ve egzoz seslerinin eksik olmadığı öğle ve akşam saatlerinde görün ki Kongre Caddesini Gürcükapı’ya bağlayan trafiği rahatlatmanın tek yolu yıkılan dükkanların bazılarının yola verilmesiydi.
Bunu yapanlar bilsinler ki Rabbimiz her şeyi görüyor ve biliyor. Bunlar Allah'tan kaçamayacaklar. Bu gurur bu kibir niye ki. Hani bir türküde " mağrurlanma padişahım seni de bizim gibi yaradan var" diyor ya.
Sayın Yazar, çok güzel bir konuyu işlemişsiniz, teşekkür ederim. Şimdi de yapay eti topluma kabul ettirmek için ardı arası kesilmeyen reklamlar yapıyorlar. Hani, 70' li yıllarda, margarin yağlar yeni çıkmıştı, o zaman da " tere yağı vücuda, özellikle kalbe çok zararlı "diye, üstelik bilim adamlarına reklamlarını yaptırmışlardi. Bundan birkaç yıl önce, Oxford üniversitesi bilim adamları yaptıkları çalışmalardan sonra " tere yağı insan vücuduna çok faydalıdır, sürekli tüketin" diye dünyaya duyurmuşlardi. Zaten ihraç edilen sebze ve meyvelerde aşırı ilaç kullanıldığı tesbit edilip bize iade ediyorlar. Ama bunları bu halka rahatlıkla yediriyorlar. Hani bir bakan çayı içerek radrasyon yok, rahatlıkla çayı kullanabilirsiniz diyerek o radrasyonlu çayları yıllarca bu halka içirdiler. Ne oldu halk genelde kanser oldu. Şimdi de bunu yapıyorlar. Allah yapanlardan sorsun. Selamlar.