Geçen haftaki yazımda Merkez Bankası’nın faiz artışına bir paragrafta olsa yer vermeye çalışmıştım, gündem yoğun olduğundan dolayı detaylarına değinememiştim. Bugünkü yazımda piyasaların isteği ancak iktidar yetkililerin pekte istemediği faiz artışı sürecinde yaşananları aktaracağım.
Aslına bakarsanız ekonomi yönetimi 21 Mart’ta politika faizini sabit bırakacaktı. Çünkü seçim öncesi yukarılardan baskı olduğu açıktı ki Hafize Gaye Erkan’ın artışta ısrar etmesi sunucu görevinden affını istediği bilgisi kulislerde yoğun bir şekilde dillendiriliyor. Yüzde 45 seviyesinde devam edileceğinin bir sinyali de sabit bırakılmadan önceki faiz artırımı sonrası “gerekli parasal sıkılık düzeyine ulaşıldığı” şeklinde açıklama yapılmasıydı. Ayrıca Merkez Bankası rezervlerinde 20 milyar dolara yakın bir eksilme görüldüğü ve dövizi düşürmek için satış gerçekleştiği yönünde açıklamalara ek olarak “faiz artırılacaktı ise 20 milyar dolar neden satıldı,” yorumları yapıldı.
Gerek dünyada savaş tedirginliği, gerek seçim gerginliği, gerekse özellikle yabancı bankaların açıklamalarına yerelden destek verilmesi nedeniyle evdeki hesap çarşıya uymadı ve emtia fiyatları bir anda beklenmedik şekilde yükselmeye başladı. Öyle ki Dolar 32,22 liraya, Euro ise 35,10 lira seviyesine çıktı. Seçimden önce döviz kurunun yükselmesi ile faiz artışının artı ve eksileri arasında tercih yapıldı ve nihai karar faiz artışı oldu. Yani anlayacağınız doğru olan artış isteyerek değil mecburiyetten yapıldı. Ve hala son bir haftada rezervlerde 5 milyar dolar eksilme olduğundan dolayı döviz satışına devam edildiğine dair tepkiler dile getiriliyor.
Sıkılaştırma politikasına başlanmasının en öncelikli nedeni enflasyonla mücadeleydi. Ancak geçen hafta politika faizinin yüzde 50’ye çıkarılmasının nedeni enflasyonla mücadeleden dolayı değil döviz artışını önlemek içindi. “Enflasyonun baş etkeni döviz artışı değil mi?” diye sorabilirsiniz. Evet, döviz artışı ama döviz artmadan önlem almak ile döviz attıktan sonra seçim yatırımı olarak müdahale etmek arasında çok fark var. Ve bu farktan dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ında dediği gibi “maaş zamları daha cebe girmeden eriyor.”
Emekliler Hala İyileşme Bekliyor
Yetmişli yaşları geçmiş emekliler bu günlerde rahat etmek için ömürleri boyunca çalıştılar. Yanlış ekonomi politikaları nedeniyle bırakın rahat yaşamayı hayatlarının en sıkıntılı dönemini geçiriyorlar.
Şu an enflasyonist ortamdan en fazla etkilenen kesim emekliler. Ancak açıklamalardan da anlaşılacağı üzere emeklilere altıncı ay zammından önce bir düzenleme yapılmayacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın açıkladığı konser ve sinema indirimi gibi bir kaç kampanyaya hiç bir emeklinin sıcak bakmadığı, hatta ters tepki oluşturduğunu da belirtmek isterim.
Emekli maaşlarının geçmiş yıllara göre nasıl eridiği genelde altın hesabı ile yapılır. Ben bu verileri çok doğru bulmuyorum. Hesabın zaruri ihtiyaçlara göre yapılması gerektiğini düşünenlerdenim. Mesela 2018 yılında en düşük emekli aylığı ile 1.372 tane ekmek alınabiliyorken, 2024 yılında sadece 1.000 tane ekmek alınabiliyor. Yine 2018 yılında en düşük emekli aylığı ile 55 kilogram kıyma alınabiliyorken bugün 32 kilogram kıyma alınabiliyor. Kısaca emeklilerin bu yaştan sonra çalışmak zorunda bırakıldığı bir ortamda seçime gidilmesi iktidar açısından pekte olumlu sonuçlar vermeyecektir.
Yarın seçim var. Kazanan ve kaybedenler için şimdiden hayırlı olsun. Kazananlar, Beytü’l-malı korumak için çaba gösterecekler mi izleyip göreceğiz. Kaybedenlerin çıkaracağı taşkınlık, kırgınlık ve kavgaların hiç kimseye faydası olmayacağı gibi Beytü’l-malın 1 lirasını dahi koruyamama riskine karşı “hakkımızdan hayırlısı budur” deyip yollarına devam etmeleri gerekir.
Sayın Yazar, bildiğiniz gibi, kredi faizleri dün elli yılın en yüksek noktası olan yüzde 80'e çıktı. Bunun anlamı tam bir yıkımdir. Fakir, fukara, yoksul daha da yoksullasacak daha da büyük sıkıntı çekecek. İktidarlar halkını huzur, refah içinde yaşatmak için vardirlar. Bunlar da tam tersini yapıyorlar bunlar halkı tanımıyor, vatanı düşünmüyorlar. Böyle yönetim olur mu ?.. olmaz. Bunlar kendilerini , etraflarını,kendi adamlarını düşünüyorlar, emekliyi, halkı düşünen yok, ama yine de yemek için idareye talipler. Bu halk bunu görüp sandıkta gereğini yapmalı, yoksa bu gidişin sonu çok vahimdir. Para yok diyorlar, ama genel seçimde bütçeyi seçime harcayıp boşalttılar, bütçe 1.4 trilyon ₺ açık verdi, kkmye 735, vazgeçilen vergilere 994.4 milyar ₺ gitti. Bunlara var ,ama emekliye yok he ... Bu 16 milyon da bunun gereğini kesin yapmalı, bunlara tam bir ders vermeli.bunlar da para var mı yok mu bir görsünler. Bunlar halka hizmet yerine, yandaşlarına hizmetin bir karşılığını görsünler.Selamlar.