Eski kovboy filmlerini orta yaş ve üzeri hepimiz izlemişizdir. Kasabada yaşayanlar, belinde ikişer silahla adaleti ve güvenliği gücü yettiğince sağlıyordu. Aynı düzen şu an ülkemizde yaşanıyor ve pek çok vatandaşın ruhsatlı, ruhsatsız silah bulundurması veya taşıması eski kovboy filmlerini anımsatıyor. Sadece metropollerde değil tüm il ve ilçelerde aynı haberleri alıyor, duyuyor, görüyoruz.
Erzurum farklı mı? Her düğünde havaya ateş açanlar, kavgalar ve gösteriş meraklılarının bireysel silahlanmaları nedeniyle korna çalmaya korkar olduk. Daha dün 50. Yıl caddesinde yürürken kaçan bir köpeğin arkasından bir şarjör mermi boşaltan magandaya şahit oldum. Hızlı hareket etmesem, o mermilerden bir tanesinin de bana isabet etmesi kaçınılmazdı.
Öncelikle bu silahlar nereden temin ediliyor, kimler aracılık ediyor, hangi illerden çıkıyor bunun tespit edilmesi gerekiyor. Sonrasında özellikle mafya vari oluşumlara, kontrol ve aramalar sıkılaştırılarak piyasadaki ruhsatsız silahların toplanması aciliyet arz ediyor.
Suç işlenmeden önce en önemli yapılması gereken caydırıcılıktır. Caydırıcılık derken eğitim, destek veya topluma kazandırma ile değil; aksine devletin otoritesini hissettirmektir. Silah yakalatan kişi, kıytırık bir para cezası yerine 5 yıldan başlayan hapis ile cezalandırılsa silah taşıyanda, bulunduran da iki kere düşünmek zorunda kalacaktır.
Ülkemizde tahmini olarak 30-40 milyon arası ruhsatsız silah olduğu söyleniyor. Bu kadar silahın olmasının en önemli nedeni “nasıl olsa para cezası ile yırtarım” ya da silahla yaralama sonucunda “hapis cezası alsam da ceza düşük olduğundan dışarı çıkarım” gibi meydan okumadan kaynaklanıyor. Hukuk kuralları çerçevesinde cezalar ağırlaştırılarak düzen ve adalet sağlanmalıdır. Ağır cezalarla hak ve hürriyetler noktasında sistemin yara alacağını düşünenler varsa, Esenyurt’da gerçekleşen cinayet videolarını tekrar izlemelerini tavsiye ederim.
Bunun yanında ülkemizde toplam 18211 köy var. Köy muhtarların hepsinde taşıma ruhsatlı silah bulunuyor. Ve çoğu köyde muhtarların 5 yılda bir değiştiği hesaba katılırsa bireysel silah sahibi kişilerin varlığını siz tahmin edin! Ayrıca köy kurucuları aynı şekilde bırakın tabancaları ağır silahlarla donatılmış şekilde risk teşkil ettiğini gözlemliyoruz. Bu nedenle kolluk kuvvetleri ve özel güvenlikler haricinde silah taşıma bulunduranlara kısıtlama getirilmesi önemlidir.
Akaryakıt Zammı Kepenk İndiriyor
Kongre Caddesi’nde son bir ay içerisinde, işletmelerini sonlandıran üç manavın sahipleri ile görüştüm. İşlerinin çokta kötü olmadığı halde ekmek teknelerini neden kapattıklarını sordum.
Verdikleri cevap ilginçti. Sebze halinde en uygun meyvenin alış fiyatının 30-35 lira olduğunu ve bu fiyatlarla alınan meyveyi satmalarının zor olduğunu belirttiler. Şu an manav ve marketlerde meyvelerin ortalama kilogram fiyatlarının 40-50 lira olduğu gerçeğinden yola çıkarak işletmeler zor bir dönemden geçiyorlar.
Akaryakıta gelen zam en çok sebze ve meyve fiyatlarını etkiliyor. Çünkü maliyetin büyük bölümünü dağıtım yani ulaştırma oluşturuyor. Bu nedenle “benim arabam yok, olanlar düşünsün” diyenlerin hizmet ve tüketim ürünlerine gelen fahiş zamlarla etkilenmemeleri mümkün değil. Kısaca akaryakıt zammıyla birlikte artan Pazar fiyatları hem tüketiciyi hem de satıcıları olumsuz yönde etkiliyor.
2023 Temmuz enflasyonunu TÜİK aylık yüzde 9,49 yıllık yüzde 47,83, TBF aylık yüzde 12,97 yıllık yüzde 130, ENAG aylık yüzde 13,18, yıllık yüzde 122,8, İTO ise aylık yüzde 9,84, yıllık yüzde 63,8 olarak açıkladı. Bu oranların ortalaması dahi 7 aydır 7.500 lira maaş alan emeklileri mağdur etmeye yeterli. Çünkü pazarda, market ve manavlarda durum çok başka! Şu an emekliler ve özel sektör çalışanları günü borç ve kredi kartı ile kurtarmaya çalışıyor. Kış ayları ise tüm vatandaşlar için çetin geçecek.
Hastane Çalışanlarına Kılık Kıyafet Tepkisi
Eskiden hastanelere gittiğimizde kimin hasta ya da yakını, kimin hastane çalışanı olduğunu ayırt edebiliyorduk. Günümüzde ise şekilli sakallılar, uzun saçlılar, göğsünde kocaman yazılı yabancı markaların yer aldığı tişörtler ve kot pantolonlarıyla kimin çalışan, kimin hasta olduğunu ayırt edemez olduk. Bu konudan dolayı pek çok vatandaş da şikayetini dile getiriyor.
Hastane ortamında getirilecek kılık ve kıyafet talimatı, din ve vicdan hürriyeti ile uzaktan yakından ilgisi olmayacaktır. Çünkü Hastane, çalışanından koridorlarına varana kadar hijyenik şartlarda hizmet vermesi gerekiyor. Bir çalışanın sakal ve saçlarının uzun olması hastaların sağlıkları açısından risk teşkil edebilir. Ki hastane çalışanlarının tamamına yakınının saç ve sakallarını dini vecibe ile değil sadece gösteriş için uzattığını gözlemliyoruz.
Bu arada tüm çalışanlara saç, sakal, kılıf, kıyafet serbestliği varken sadece özel güvenliklere yasak koyulmuş. Demek ki hastanede düzen ve disiplin sadece özel güvenlikler üzerinden sağlanmaya çalışılıyor! Okulların açılmasına az bir süre kaldı. Aynı kılık kıyafet sorununun öğretmenler ve okul yöneticileri içinde dikkat çektiğini hatırlamakta fayda var.