Tüketiciler belki bu ay içerisinde belki de gelecek aylar için tatil planlarını, rezervasyonlarını yapmaya başladılar.
Günümüzde tatil rezervasyonları genelde internet üzerinden yani mesafeli dediğimiz satış üzerinden gerçekleştiriliyor. Tabi bu rezervasyonlar yapılırken pek çok dolandırıcılık ve mağduriyet şikayetleri de alıyoruz. İnternet üzerinden rezervasyon ne kadar rahat ise bir o kadarda riski olduğu unutulmamalıdır.
Riskler noktasında ilk uyarım, internet üzerinden rezervasyon yaparken seyahat acenteleri doğrulama sisteminden ilan veren sitenin güvenilirliği mutlaka kontrol edilmelidir. Güvenilirliğin kontrolünde en önemli iki ayak ise tesisin TÜRSAB üyesi olup olmadığı ve web sitesinde şikayetlerin detaylıca incelenip araştırılmasıdır. Bu acenteleri denetleyen kurum TÜRSAB olduğundan acentenin TÜRSAB üyesi olması oldukça önemlidir.
İkinci uyarım, sosyal medya üzerinden reklamı yapılan tatil beldeleri ilanları araştırılmadan, web sitesinde şikayetler veya memnuniyet yorumlarına bakılmadan rezervasyon yapılmamalıdır. Bizlere gelen şikayetlerin yarısından fazlası sosyal medya üzerinden reklamı yapılan tatil acentelerinden geliyor. Dolandırıcılar, genelde “fırsat, yüzde 50 indirim, son bir kaç gün” gibi söylemelerle tüketicileri kandırıyorlar. Bu ilanlara göz atarken reklamı yapanların ticari kimliği, açık adresi, vergi numarası, resmi telefonu kontrol edilerek teyit edilmelidir. Eğer bu saydıklarım yok ise ve tüketici resmi olmayan kişilere paralarını kaptırdı ise tüketici hakem heyetine müracaat edilse dahi bir sonuç alınamaz.
Üçüncü uyarım, sözleşme imzalanmadan önce ne kadar detaylı olursa olsun incelenmeli ve imza ona göre atılmalıdır. Örnek olarak siz sabah kahvaltısı var sanıyorsunuz ancak sözleşmenin ortalarında tatil rezervasyonunda “sabah kahvaltısı yoktur” yazıyor ve bu madde sizin gözünüzden kaçtı ise hakem heyetleri yolu ile dahi bir hak iddia edemezsiniz. Ayrıca sözleşmenin bir örneğini tüketici mutlaka almalı ve saklamalıdır. Bunun yanında, otelin kaç yıldızlı olduğu, odanın özellikleri, restoranların durumu, nereye ne zaman gidileceği, seyahat planı ve aktarma olup olmadığının ayrıntısıyla sorulması sonradan çıkacak sorunların önüne geçecektir.
Dördüncü uyarım, broşürde yer alan bilgilerde eksiklik yada fazlalık var ise bu eksikliğin ne olduğu ve sözleşmede hangi maddede geçtiği sorulmalı ve broşürün ekran görüntüsü mutlaka alınmalıdır. Broşürdeki tüm bilgiler seyahat acentesi tarafından doğruluğu garanti edilmiş bilgilerdir.
Beşinci uyarım, herhangi bir hastalık, ölüm yada uçak rötarı gibi farklı mücbir sebepten dolayı sözleşmeden dönme, fesih gibi koşullarda tüketicinin ücretinin iadesi yada kesintilerin nasıl olacağı hakkında bilgi edinilmesi gerekiyor.
Altıncı uyarım, Tüketici karşılaştığı sorunların mutlaka fotoğrafını çekmeli ve tutanakla yazılı hale getirmelidir. Turizm acentesinde bir yetkiliye ya da konakladığı tesisin yöneticisine imzalatsa daha iyi olur ama genelde imzalamadıkları için tüketici fotoğrafları ve tutanağı TÜRSAB’a ve Turizm Bölge Müdürlüğüne en kısa zamanda göndermelidir. Eğer tüketici en küçük bir olumsuzluk ile karşılaşır ise ya da vaat edilen hizmetlerin bir tanesi dahi eksikse sözleşmeden dönme, fesih hakkına sahiptir. Bunu da tüketici hakem heyetlerine müracaat ederek yapabilir.
Son olarak Tüketicinin alacağı hizmetlerin tamamı yazılı olmalıdır. Sözlü verilen vaatlerin hukuki olarak hiç bir geçerliliği olmadığı gibi sorunlardan dolayı hak aranamaz.
Paran Varsa Her Şey Olursun
Ülke genelinde seçilen bazı belediye başkanlarına bakıyorum. Bırakın tahsili ki zaten yok, iki kelimeyi bir araya getiremiyorlar. Düşünsenize doğru düzgün okur yazarlığı yok, vizyon yok, proje yok, gelecek yok. Ancak parası var, ya da geniş çevresi var.
Düşünsenize artık zincir marketler dahi tercihen üniversite mezunu işçi aradıklarına dair ilan veriyorken; sadece varlıklı ya da geniş çevresi olduğu için yüzlerce işçi ve devlet ekipmanlarını, pek çok yan kuruluşun müdürlüğünü, belirli limit ve zamanlarda nakidin aktarıldığı devlet kurumunu belki de hayatında hiç bir proje üretmemiş ilkokul mezunu birinin emrine veriyorsunuz.
Belediye demek, sadece çöp toplamak değil ki... Belediye, il yada ilçede pek çok sosyal ve ekonomik faaliyetten sorumludur. Bakmayın siz encümenlerin varlığına ve gerçekleşen toplantılara. Sonuçta o encümenleri belirleyen de aynı belediye başkanı değil mi! Ayrıca metropol şehirlerde ki “topal ördek” söyleminden dolayı aksayan faaliyetler dışında belediye meclislerinden geçmeyen bir karar duydunuz mu?
Bu güne kadar takip ettiğim kadarıyla yüzlerce ilçe yada belde belediyelerinde kültür, sanat ve turizmle alakalı bir kaç proje hariç kayda değer çalışma görmedim, okumadım. Bu nedenle gerek belediye başkanlığı, gerekse milletvekili seçimlerinde belirli kriterlerin artık hayata geçirilmesi gerekiyor.
Çoban olmak için sürü yöneticisi kursu almak gerekiyorken dededen kalma bilmem kaç dönüm arazi sahibi belediye başkanı olabiliyor. Hatta akıl sağlığı yerinde olmayan birinin dahi adaylığı için herhangi kriter yoktur. Doçent olmak için, yani devlet memurluğunda kademe yükseltmek için araştırma projesi yürütebilecek ve araştırmacı yetiştirebilecek yetkinliğe sahip olunması, topluma hizmet etmeyi seven bir yapıda olunması, güçlü akademik etkinin olması, çeşitli öğretim faaliyetlerine katılması gerekiyorken, sizin benim milyonlarca liramızı, teçhizatımızı, iş makinalarımızı, arazi ve kurumlarımızı yönetecek birinin ise adını, soyadını yazması ve imza atabilmesi yeterli olabiliyor. Bunun adı da demokrasi oluyor(!)