1977 yılında Kanada asıllı Amerikalı yazar Eleanor Coerr (1922-2010) ‘Sadako ve Kâğıttan Bin Turna Kuşu’ adlı sonradan çok ünlü olacak romanını yayımlattı.
Yazar, Sadako Sasaki’nin gerçek günlüğünden yola çıkarak, Hiroşima’ya atılan atom bombasının ardından bu ülkede yaşananları ve dünya kamuoyundaki yankılarını trajik bir üslupla romana aktarmıştı.
İngilizce ilk baskısından 33 yıl sonra, 2010’da Zühal Yeke’nin başarılı çevirisiyle ve Beyaz Balina Yayınları’nın Aralık-2010 tarihli Türkçe ilk baskısıyla da roman, yurdum okurlarıyla buluştu.
★★
‘Sadako ve Kâğıttan Bin Turna Kuşu’
Bu, küçük Japon kız Sadako'nun hüzünlü hikayesidir:
“Küçük Japon kız Sadako, 6 Ağustos 1945' te Hiroşima’ya atom bombası atıldığında 2 yaşındaydı. 12 yaşına geldiğinde maruz kaldığı radyasyon nedeniyle kansere yakalanmış ve hastaneye yatırılmıştı. Ama durumu ümitsizdi.
Hastanedeki tüm doktorlar, küçük kızın ölümü için gün sayarken, küçük Japon kız hayat doluydu. Koridorlarda koşuyor, oynuyor ve diğer hastalara yardım ediyordu. Hastaların arasında en sevdiği kişi ise 80 yaşlarında, kendisi gibi kanser olan yaşlı bir kadındı. Küçük Japon kızı, ölüm döşeğindeki bu yaşlı kadını hiç yalnız bırakmamıştı. Kadın ölmeden hemen önce “Benim için çok geç ama bizim inanışımıza göre; eğer bir kişi kâğıttan 1000 tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Ben yapamadım, sen yap ve kurtul” demiş ve son nefesini vermişti.
Küçük Japon kız çok üzülmüş ama hayatta kalma arzusuyla geleneksel Japon sanatı olan origamiyle kâğıttan turna kuşları yapmaya başlamıştı. Neşe içinde çalıştığından ilk başlarda öyle hızlı yapıyordu ki,1000 tane turna kuşu yapması işten bile değildi.
Ama sağlığı da hızla bozuluyordu.
Bu hazin öykü önce yerel, sonra da uluslararası basında yer almış; dünyanın dört bir yanından insanlar küçük kıza, binlerce turna kuşu göndermeye başlamıştı.
Ne yazık ki küçük Japon kız, haberler basında çıktığında artık elini kıpırdatamaz hale gelmişti. Hayattaki son saatlerini 644. kuşu yaparak geçirdi. Kuşu bitirmiş, gözleri kapanırken hemşireler ve hastabakıcılar, postadan çıkan yüzlerce origami kuşuyla odasına girmişlerdi. Ama küçük Japon kızı yüzünde bir tebessüm yatağında cansız yatıyordu. Postacılar aylarca kâğıttan turna kuşu taşıdılar hastaneye.
Sayısı milyonlara ulaşan o turna kuşları, şimdi Japonya’da bir müzede sergileniyor…
İşte bu hikâye Japonya’da 1943-1955 yılları arasında yaşamış Sadako Sasaki’nin hikayesidir. Arkadaşları, eksik kalan 356 turnayı katlayıp onunla birlikte gömdüler.
Turna kuşu Uzak Doğu’da eskiden beri mistik değeri olan bir simgedir; fakat Sadako’nun hikâyesi roman sayesinde tüm dünyada duyulduktan sonra bu simge barışın ve nükleer silahsızlanmanın da simgesine dönüştü.
Ve 1980’lerin başından beri de dünyanın her yanından insanlar rengarenk kağıtçıklardan binlerce turna kuşu yapıp 6 Ağustos'ta Japonya'ya gönderirler.
Sadako'nun heykeline iliştirilsin diye…
Uzak yerlerden gelmiş turnalar, birlikte barışa kanat çırpsın diye…
Nükleer enerjiye karşı kanat çırpsın diye…
Minicik kuşlar, güçsüz ama ilham verici kâğıttan kanatlarıyla nükleer silahsızlanmayı tüm dünyaya öğütlesinler diye…
Çocuklar ölmesin diye…
Şiddet bağımlısı dünya iyileşsin diye uçururlar o cansız ama hayatı kutsayan kuşları...”
★★
Sadece beş gün sonra ‘4 Şubat’…
Belki biliyorsunuzdur, 4 Şubat Dünya Kanser Günü.
Bir farkındalık, bir kamuoyu, bir bilinç ya da duyarlı girişimler oluşturmak için düşünülmüş olmalı bu ayarlama; insanları üzmek için değil elbette…
Kanserle savaşırken toplumdan ve devletten, bizden maddi-manevi destek bekleyen çocuk, genç, yetiştin, yaşlı o kadar çok insanımız var ki !..
Yurdumun bütün hastanelerini, bütün onkoloji servislerini dolaşsanız herhalde Japon kız Sadako gibi oyuncaklarına sarılmış onlarca çocuğa rastlarsınız.
Tanrı her birinin yardımcısı olsun!
★★
TÜİK verilerine göre Türkiye'de kanser kaynaklı ölümler, tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 20'sini oluşturuyor. Başka bir ifadeyle her 5 ölümden 1’i kanser yüzünden. 2015 yılında her 100 bin kadından 177'sine, her 100 bin erkekten 247'sine kanser teşhisi konulmuş. 2022 veya 2023’ün, daha doğrusu 2015’in sonrasındaki verilere TÜİK üzerinden erişemedim.
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre ise Türkiye'de her yıl ortalama 163 bin yeni kanser vakası görülüyor.
Diyeceksiniz ki ‘Bayat bu veriler, üzerinden kaç yıl geçmiş!’
Haklısınız.
Ama tabloda yıl yıl iyileşme gerçekleşmiyor ne yazık ki… Aksine 2015’te tablo bugüne oranla çok çok daha iyiydi diyebiliriz.
Peki, daha somut bakalım: 2023 nasıldı, 2024 nasıl olacak?
Bunu kestirmek güç değil ama iyimser olmak oldukça çok güç.
Öte yandan; birkaç gün sonra sadece, 4 Şubat Dünya Kanser Gününde medyada bu konuya ne kadar yer verilir bilemeyiz ama siz, geçmişte yapmadıysanız bile bugünden başlayarak doktorlara, bilim insanlarına, tıp otoritelerine kulak verin.
Lütfen !
Ve lütfen, eğer gücünüz yetiyorsa, bu dertten muzdarip bir ihtiyaç sahibine veya o amaçla kurulmuş yardım ve dayanışma derneklerinden birine yardım eli uzatın.
Ama şimdilerde çok yaygın olduğu üzere şov yapmadan, işi reklama dönüştürmeden, muhtaç insanları rencide etmeden…
Lütfen !..