‘Hiçbir şey sadece siyah ya da sadece beyaz değildir!’ diyerek başlamıştık bu dizinin ilk yazısına. Tabii kastımız sosyal yaşam, ekonomi ve siyasetti. Kişiler arası ilişkilerde de durum öyledir. Gri kısım, oradaki esrarengiz kontrast, her zaman dikkate değerdir! O iddianın devamında ise ‘Osmanlı’nın duraklama ve çöküş dönemlerinde bizde neler yaşandığının, aynı anda Avrupa’nın nelere odaklanıldığının’ objektif karşılaştırmasını yapmıştık.
Bildiğiniz trajedi işte: Koca bir imparatorluğun çöküş hikâyesi...
Fakat bizim binlerce yıllık medeniyetimiz ve elbette o umman ve ümran içinde son derece görkemli kuruluş ve yükseliş, hatta kısmen duraklama çağıyla da Osmanlı, sadece trajik ve acıklı durumlar silsilesi veya yığını değildir; aksine eğer dikkatle bakarsanız Göktürklerden Uygurlara, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne devreden, bugün 16 yıldızla simgelediğimiz sancağın gölgesinde sayısız değerlerden ve eserlerden oluşan devasa bir maddi ve manevi miras söz konusudur.
Medeniyetimizi zenginleştiren örnekleri bir köşe yazısına, hatta ansiklopedilere sığdırmak bile imkânsızdır; ama sadece dünyada eşi benzeri muhtemelen olmayan bir ayrıntıyı, ‘Osmanlı vakıflarını’ hatırlamamızda yarar var. Öylece Osmanlı’yı kusursuzluk ile kusurlu ama doğal oluş arasında doğru bir konuma oturtma imkânı yakalarız.
★★
Belki size biraz abartılı, hatta şaka gibi gelecek ama Osmanlı’da sosyal hayatı olumlu etkileyen birbirinden ilginç, size ‘Yok artık!’ deditecek vakıflar vardı. O vakıflar, devlete külfet çıkarmadan garip gurebaya, fakir fukaraya, düşküne naçara, diğer yandan kurda kuşa, sokak hayvanlarına, korumaya muhtaç ağaçlara, yapılara, eşyaya, sokaklara, hayatın nahif akışına sahip çıkıyorlardı. Kimsenin zorlamasıyla değil, gönüllülük esasıyla hem de...
Sizi o muhteşem vakıfların listesiyle baş başa bırakmadan önce en önemli ayrıntıyı yinelemek isterim: Bu yazı dizisinin birinci bölümünde Osmanlı’yı yozlaştıran, duraklamaya ve çöküşe sürükleyen inanılmaz gafların, vurdun duymazlıkların, dünyaya ve bilime sırt çevirişin örneklerini sıralamıştım. Beraberinde de demiştim ki ‘aslında hiçbir şey sadece siyah veya sadece beyaz değildir; madalyonun hep iki yüzü vardır’!
Dolayısıyla; birinci bölümde sıraladığım kötü örnekler gibi, az sonra göz gezdireceğiniz muhteşem iyilik galerileri de aynı medeniyetin ürünü. Severken, sadakat gösterirken, hatırlarken ve yüceltirken eksiklerini, arızalarını, kusurlarını da komplekssiz biçimde kabullenmek, bir şeyi küçültmez; aksine onu iyileştirir, yaşatır ve büyütür.
★★
Peki, ahkâmı kestik, öyleyse şu güzel listeye de bir geçelim.
Ama hürmeten, önce kaynağımız: Kitabın adı ‘Tarihte İlginç Vakıflar’ Kitap, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları’ndan 102 numaralı eser olarak çıkmış. Adnan Tüzen, Mehmet Kurtoğlu, Nilgün Çevrimli, Mevlüt Çam ve Şerife Eroğlu Memiş’ten oluşan yayın kuruluna Mehmet Kurtoğlu yayın yönetmenliği yapmış. Bu eser 2012 Ocak ayında İstanbul’da basılmış. Nadir kitaplar arasında olduğunu düşünüyorum fakat PDF halini internette bulup okumanız mümkün.
İşte o kitaptan birkaç alıntı, Prof.Dr. Sıtkı Göksu’nun tahkiyesiyle:
“Hava buz gibi. Camiye gittiniz. Şadırvan da abdest alacaksınız ama buz gibi su içinizi titretiyor. Tam o anda elinde ibrik yanınızda bir genç bitiyor. ‘Buyurun Beyefendi’ diyor. ‘Abdestinizi sıcak suyla alın’
Şaşırıyorsunuz. Sonra gencin yakasındaki karta ilişiyor gözünüz : ‘Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Etme Vakfı Görevlisi’ yazıyor. Ya da tam tersi. Ağustos sıcağı, dilinizi damağınıza yapıştırmış. ‘Şöyle buz gibi bir su olsaydı’ diye içinizden geçirirken, bir bardak uzanıyor elinize. Suyu kana kana içiyorsunuz, içiniz ferahlıyor. Teşekkür etmek ve eline üç beş kuruş tutuşturmak için bardağı uzatan gence dönüyorsunuz. Ama o parayı kabul etmiyor. Daha da şaşırıyor ve ‘Sen de kimsin?’ diyorsunuz. ‘Ben, Yaz Günleri Soğuk Su Dağıtma Vakfı Görevlisiyim’ diyor genç.
Bitmedi, çok fakirsiniz. Evlilik çağına gelmiş bir kızınız var ama çeyizi bile yok. Bir gün akşam karanlığı çökmek üzereyken, kapınız çalıyor. Kapıda iki bayan; ellerinde paket paket danteller, el işlemeleri, çeyizlik havlular, saten örtüler. Gözünüz yaşlı, sesiniz titrek soruyorsunuz; ‘Siz de kimsiniz?’ ‘Biz’ diyorlar. ‘Fakir Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı‘ndan geliyoruz’ Şaka gibi geliyor ama inanın bunların hepsi gerçek.
Hem de bundan 500 yıl önce bu topraklarda yaşanıyordu. Nereden mi biliyorum? Vakıflar Genel Müdürlüğü, harika bir çalışma yapmış. Osmanlı‘da kurulan vakıfların listesini çıkarmış. İnsan okudukça çarpılıyor, tüyleri diken diken oluyor. ‘Yarabbi bu nasıl büyük bir medeniyettir, nasıl üstün bir meziyettir’ demekten kendini alamıyor insan. Kimisi 15. yüzyılda kurulmuş, kimisi 16. yüzyılda İşte Osmanlı’da kurulan vakıfların bazıları:
1. Güzel Yazı Öğretme Vakfı
2. Sokak Hayvanlarına Ekmek Verme Vakfı
3. Hastalara Evinde Bakma Vakfı
4. Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı
5. Duvar Yazılarını Silme Vakfı
6. Kadın Sığınma Evi Vakfı
7. Sıcak Pide Dağıtma Vakfı
8. Yaz Günlerinde Soğuk Su Dağıtma Vakfı
9. Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Etme Vakfı
10. Sıcakta Sebillere Kar Koyma Vakfı
11. Yol Güvenliğini Sağlama Vakfı
12. Helalleşme Vakfı
13. Hristiyan Esirleri Kurtarma Vakfı
14. İlkokul Hocalarına Tütünü Yasaklama Vakfı
15. Yoksul Mahkumlara Harçlık Verme Vakfı
16. Güvercin hane Yaptırma Vakfı
17. Leylekleri Koruma Vakfı
18. Dara Düşenlerin Vergisini Ödeme Vakfı
19. İflas Eden Tüccarlara Yardım Vakfı
20. İlmi Kitapları Bağışlama Vakfı
21. Şehit ve Sahabe Türbelerini Tamir Etme Vakfı
22. Şehir Zarafetini (Estetiğini) Koruma Vakfı
23. Hayvanlara Mera Açma Vakfı.
Daha onlarcası var...”
★★
İşte böyle. Nasıl muazzam, nasıl nahif, nasıl insanca!
Şimdi özellikle dört vakıf için parantez açacağım, lütfen dikkat ediniz:
· 6’ncı sıradaki ‘Kadın Sığınma Evi Vakfı’
· 19’uncu sıradaki ‘İflas Eden Tüccarlara Yardım Vakfı’
· 22’nci sıradaki ‘Şehir Zarafetini (Estetiğini) Koruma Vakfı’
· Ve 2’nci sıradaki ‘Sokak Hayvanlarına Ekmek Verme Vakfı’...
Sadece dikkatten kaçmasın diye o uzun listeden çıkarıp yinelemek istedim bunları. Bir düşünün ne olur!
Mesela İflas Eden Tüccarlara Yardım Vakfı’nın içerdiği derin sosyal sorumluluk anlamını düşünün. Bugün dilimize yerleşen ‘kelepir’ nitelemesinin o yaklaşımla nasıl, niye, ne kadar çeliştiğini de düşünün. Sonra; birbirinden güzel (?!) vicdan-merhamet kokan reklamlarla huzurunuza gelen ama çırpınan ekonomi içinde yüksek faizle kazancına kazanç ekleyen kapitalizmin kalesi bankaların, aynı vicdan-merhamet doğrultusunda ‘iflas edenlere dönük, kâr amacı gütmeyen bir girişimleri’ olup olmadığını bir düşünün! Devletin var mı öyle faizsiz, geri ödemesiz bir desteği? Bilmiyorum açıkçası.
Ve yine Sokak Hayvanlarına Ekmek Verme Vakfı’nın yaptığı işle; şimdiki zamanda biz insani sorumluluğumuzu yerine getirmediğimiz için Van’da açlıktan ölen binlerce martıyı ve henüz birkaç gün önce Erzurum-Oltu’da aç kalıp şehre inen ve iskelete dönmüş halde ölü bulunan o beyaz kurdu bir düşünün! Haber, Pusula’da yayınlanmıştı. Ah, ne kadar medeniyiz; sivil toplum desen Van’da ve Oltu’da ve bütün diğer şehirlerimizde kim bilir nasıl faal ve müsterihtir? Öyle olmasın diye çırpınan bir avuç adanmış kahramanı elbette tenzih ediyorum...
İlelnihaye; imparatorluğu yükselten o kültür, o duyarlılık, o dayanışma... Ah ki ne ah!
Ve sonra çöküşü getiren -dün, birinci bölümde değindiğim- akla hayale sığmaz içe kapanma ve yozlaşma. Vah ki ne vah!
★★
Bitirmeden...
Madem vakıflardan söz ettik; bu vesileyle 2023 biterken, 7 Aralık’ta gerçekleşen seçim sonrası, hem de hatırı sayılır oyla (tam 393 vakıf başkanının oyuyla) VI. Dönem Vakıflar Meclisi asıl üyeliğine birinci sıradan seçilen sevgili hemşehrimiz, Erzurum Liseli kardeşim Levent Albayrak’ı bir kez daha kutluyor, üstlendiği sorumluluk için de kendilerine tüm kalbimle ‘Allah utandırmasın, muvaffak etsin’ diyorum.
Levent Albayrak, harbî dürüst, çalışkan, vatanperver, liyakat sahibi, ilelnihaye memleketini her yerde, her makamda en iyi biçimde temsil eden bir Erzurumludur.
Bu donanımıyla bir gün, Erzurum ve Türkiye için çok daha yüksek sorumluluklar üstleneceğinden en ufak şüphem yoktur. Yolu açık olsun kardeşimizin.
Çok teşekkürler, ellerinize gönlünüze sağlık. Vakıflar mevzuu nereden nereye geldiğimizi çok güzel açıklıyor.