O kara gecenin üzerinden tam 30 yıl geçmiş. Bugün göstermelik birkaç dakikalık törenle anılan katliamın dehşeti, ben ve benim gibi o günü yaşayanların hafızalarında hala tüm şiddeti ile taze…
Erzurum terörün en acı yüzü ile defalarca karşılaşmış bir kent. Ermeni zulmü kadar PKK terör örgütünün haince, kalleşçe saldırısına maruz kalmış bir şehir…
***
Tıpkı bugün Gazze’de olduğu gibi masum sivilleri hedef alan eli kanlı teröristler, bundan 30 yıl önce Çat’ın Yavi ilçesinde bir kahvede 5’i çocuk 33 sivil insanı ağır silahlarla taradı…
O günlerde henüz stajyer bir gazeteci olarak Yavi’ye girdiğimde her evin önünde cenazelerin yıkanması için ateşin üzerinde bir kazan ve başında yakılan ağıtlarla karşılaşmıştım. Yavi’de keskin bir kan kokusu vardı. İnsanların gözlerinden yaş yerine adeta kan akıyordu...
Evlerin içinde cenazelerin sarıldığı battaniyelerden sızan kan kokusu, dış kapıya kadar yayılıyordu.
***
Köy meydanındaki kahvehane delik deşik edilmiş, her yer masum insanların kanı ile sulanmıştı. O anlara şahit olmak tarifi imkansız bir acı veriyordu yüreğime…
Yakınlarını kaybedenler bıraksanız Kandil’e yalın ayak koşup, o katilleri elleri ile boğacak kadar kahır doluydu...
Halk tepkiliydi. Tepkilerin hedefinde ise, o dönem koalisyon ile yönetilen hükümetin Başbakanı Tansu Çiller vardı. Köye sızmış birkaç provokatör halkın bu kızgın halini değerlendirmede vakit kaybetmedi.
***
Hiç unutmuyorum, meydanda hükümete tepki gösteren kalabalığın bir anda üzerime doğru geldiğini fark ettim. İçlerinden biri, “ kadından başbakan olursa işte böyle olur. Buda kadın, neden gelmiş, bizi neden çekiyor?” diye bağırdı.
Galeyana gelen kalabalık üzerime yürümeye başladı. Neyse ki genç ve tecrübesiz olamama rağmen sakin kalmayı başarmıştım. Önüme yaşlı bir bey geçerek, “ Durun ne yapıyorsunuz, herkes görevini yapacak. Bu çocuğun ne kabahati var. O burayı çekmezse yaşananları kim duyacak” deyiverdi.
Meslek hayatımda hiç unutamadığım bir andı.
***
O yıllarda yalnızca Erzurum’da değil terör örgütü PKK’nın yurt genelinde yaptığı katliamlara şahit oldum. Bugün sıradan bir haber gibi okuduğumuz o baskınlar, nice insanı yaşamdan kopardı.
Ülkenin o yılları çok karanlıktı. Hava karardığında çöktüğünde Erzurum’dan Ağrı’ya, Erzincan’a, Kars’a gitmek yürek istiyordu.
Erzincan yolu Sansa Deresi’nde terör örgütünün otobüsleri tek tek durdurup gözüne kestiği masum inşaları kurşuna dizdiğini unutmadık. Yastık Tepe’de, Çiçekli’de yapılan katliamların sızısı geçmedi henüz…
O acı günleri bizzat yaşamış, kaleme almış bir gazeteci olarak bugünlerin kıymetini çok daha iyi biliyorum.
Bu devletin terörle mücadelede aldığı mesafe takdire şayandır. Hükümetlerin elbette eleştirilecek onlarca yönü vardır. Fakat terörle mücadelede bir hakkı teslim etmek gerekir.
Dün elini kolunu sallayarak Yavi’ye gelip katliam yapanlar, bugün inlerinden kafalarını çıkaramaz hale geldi.
Dün derme çatma karakollarda terörün hedefi olan Mehmetçik, bugün son teknoloji ile donatılmış kalekollarda kuş uçurtmuyor.
Dün Tendürek’te, Ağrı Dağı’nda, Cudi’de, Gabar’da kamp kuran terör örgütü üyeleri, bırakın buralarda eğitim yapmayı karşıdan bile izlemekte zorlanıyor.
Kanla yoğrulan bu topraklarda verilen şehitlerin her biri vatanımızın tapu senedidir. Hiç birini unutmadık, unutmayacağız.
Bir kez daha Yavi Şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Her birine Rabbimden rahmet diliyorum.