“Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cum’a – 9)
Sure on ve on birinci ayetlerle sona erer: “Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.”
“Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”
Bu ayetler, Cuma namazının önemini ve namaza davet edildiğinde dünyevi işlerden sıyrılarak Allah’ı anmaya koşmayı emretmektedir. Alışverişi ve eğlenceyi bırakıp Allah’a yönelmek, insanın asli sorumluluğudur ve bu bilinç, manevi anlamda derinleşmeyi sağlar.
Rivayete göre, bu ayet, Medine’de kıtlık yaşandığı bir dönemde nazil olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.) Cuma hutbesi verirken yiyecek yüklü bir kervan şehre girmiştir. Kervanın geldiğini işaret eden def sesini duyan insanlar, kervana doğru koşmuşlar ve mescitte sadece on iki kişi kalmıştır. Bu olay, insanların eğlence veya ticaret gibi dünyevi menfaatlerin peşinden koşarak manevi sorumluluklarını göz ardı etmeye ne kadar meyilli olduklarını göstermektedir.
Kervanın gelişi esnasında def çalınması, o dönemde bir kervanın gelişini kutlamak için yapılan bir gelenekti. İnsanların bu şekilde ticaret ve dünyaya olan ilgilerini öne çıkarmaları, onların içsel ve manevi yolculuklarına zarar vermekteydi. Bu olay, insan doğasının dünyevi olana olan eğilimini gözler önüne serer. Beş duyunun baskın olduğu bir yaşam tarzında, manevi sorumluluklar ikinci planda kalabilir.
Ayette “Allah’ı anmaya koşun” ifadesi, Cuma namazı ile doğrudan ilişkilendirilmiştir. Bu ilişkilendirme, namazın yalnızca bir ritüel olmadığını, aynı Allah’ı anmanın en yüksek seviyelerinden biri olduğunu vurgular. Cuma namazı, Müslümanlar için bir araya gelme, kardeşlik ve toplu olarak Allah’ı anma fırsatıdır. Bu, bireyin dünyadan uzaklaşıp manevi dünyasına dönmesini sağlar.
Ayetin devamında, insanların bir eğlence veya ticaret gördüklerinde Allah’ı unutarak dağıldıkları ve Hz. Peygamber’i (s.a.v.) yalnız bıraktıkları belirtilir. Bu, dünyevi zevklerin ve ticaretin, insanın manevi sorumluluklarını unutturduğunu açıkça göstermektedir. Bugün de modern toplumda eğlence ve ticaret, insanların yaşamlarında merkezi bir rol oynamakta ve manevi sorumluluklar çoğu zaman ikinci plana atılmaktadır. İnsanlar, dünyaya ve geçici zevklere kapıldıkça manevi değerlerinden uzaklaşmakta, Allah’ı anmayı ihmal etmektedirler.
Modern dünya, ticaretin ve eğlencenin hakim olduğu bir yapıya sahiptir. İnsanlar, sürekli bir koşturma içerisinde, dünyevi kazanç ve geçici mutlulukların peşinde zamanlarını harcarken, manevi sorumluluklarını unutabilirler. Maneviyatın azalması, kişinin içsel dünyasından uzaklaşmasına ve ruhsal tatminsizlik yaşamasına neden olabilir.
Ayetler, Allah’ın zikrinin, yani sürekli O’nu anmanın, insanı kurtuluşa erdireceğini vurgular. Zikir, sadece sözlü bir tekrar değil, aynı zamanda bir bilinç ve farkındalık hali demektir. Namaz ve zikir, insanın manevi yönünü besleyerek dünyadaki stres ve karmaşadan uzaklaşmasını sağlar. Cuma namazı ise bu manevi beslenmenin en yoğun olduğu zamanlardan biridir.
Sonuç: Allah’ı anmaya koşmak, sadece Cuma günü değil, hayatın her anında Müslümanın öncelikli gayesi olmalıdır. Dünya işleri elbette önemlidir, ancak asıl olan insanın manevi dünyasını beslemesi ve Allah’ı her daim zikretmesidir. Bu dengeyi kurmak, insanın hem dünyada hem de ahirette kurtuluşa ermesini sağlayacaktır.
HOCAM BAKARA SURESİNİN 10. NCU VE 120. NCİ AYETLERİNDEN NEDEN BAHSETMESSİNİZ.KURANI KERİM ALLAHIN BİZ MÜSLÜMANLARA GÖNDERDİĞİ ANAYASA DIR...İSLAMİYETİ NAMAZ LA ORUÇ ARASINA SIKIŞTIRMISSINIZ..KURANI KERİM 114 SURE OLDUĞUNA GÖRE İSLAMIN ŞARTIDA 114 DÜR.DEDİĞİM AYETLERİN MEALİNİ VERİNDE İNSANLAR AYDINLANSIN..BAKARA SURES 10 120 VE 279 NCU AYETLERİN MEALİNİ BİLSE MANTIK SÜZGECİNİ ÇALIŞTIRACAKLAR...SELAM VE DUA İLE