“Ki onlar daldıkları bâtıl içinde oyalanıp duranlardır.” (Tûr 12)
Tûr suresi Kur’an-ı Kerim’in elli ikinci suresidir. Mekke döneminde nazil olmuş ve 49 ayetten oluşur. Sure, adını, ilk ayette geçen ‘’et Tur’’ kelimesinden alır. Et Tur dağ anlamına gelir. Surede ahiret halleri, kâfirlerin karşılaşacağı kötü son ve müminlerin mükâfatı konu edilir.
Surenin on ikinci ayetinde Hz. Âdem’den son Peygamber Hazreti Muhammed (sav)’e kadar gelen ve Hak dini tebliğ eden Allah’ın elçilerini yalanlayanların psikolojisi ve ahrette görecekleri cezanın niteliği hakkında bilgi verilir.
Dini yalanlayanları, ilgili melekler, cehennemin en şiddetli bölgelerine doğru itecekler. Surenin on üçüncü ayeti bu tabloyu ifade ve tasvir eder:
“O gün onlar cehennem ateşine doğru şiddetle itilirler.”
İslam inancında, dini inkârın cezası ahirette ebedi cehennemdir.
Ayette geçen ve dini inkâr edenlerin tutumunu ifade eden ‘havd’ sözcüğüne ‘dalmak ve oyalanmak’ manası verilir. Kur’an’da yer alan bazı örnekler şu şekildedir:
“Biz lafa daldık aramızda eğleniyorduk, derler.” (Tevbe 65);
“Siz de dünyaya dalanlar gibi daldınız.” (Tevbe 69);
“Bırak onları, dalıp gittiklerinde oynayıp dursunlar.” (En’âm 91);
“Ayetlerimiz hakkında asılsız lâf ebeliğine dalanları gördüğünde (bu adamlar) başka bir söze geçinceye kadar yanlarından uzaklaş.” (En’âm 68).
Deyim olarak da, “karşılıklı olarak sözle dalaştılar” gibi bir manaya sahiptir, havd sözcüğü.
Mesela: Allah Resulü İslam’ı tebliğ etti; fakat bir kısım insan ki, bunlar genellikle toplumun ve siyasetin ya tanınmış figürleri ya da yöneticilerin yandaşı kimselerdi. Dini öncelikle bunların inkâr ettiğini görüyoruz.
Tüm peygamberler bu tipolojiyle karşılaştı.
Yalanlayanlar, Hak sözü duymak, duyurmak istemez. Birlikte hareket edip Hak sözü dillerine dolar ve alay ederler.
Halktan kimselerin inançsızlıklarını da yine bu öncü inkârcılar temellendirir.
Çağımız için söylersek; ideolojik önderler, siyasi liderler, yazarlar, sanatçılar, filozoflar, öğretmenler, din adamları, akademisyenler, din konusunda şüpheler ortaya atıp çeşitli inkârlar geliştirerek alt kesimleri etkilerler.
Mekke’de, Allah Resulünü dinlemek istemeyen, işte, öncelikle bu ‘havd’ sıfatlarını taşıyan kimselerdi. Allah Resulü konuşurken onu yalanlamak ve onunla alay etmek tercih ettikleri bir yoldu.
Bu, duygu klasik sayılabilecek, dini yalanlama yöntemlerinden biridir.
İnkârcıların akıbetini Rabbimiz açıkladı: Cehennem.
Sonuç: Dini yalanlayanı Kur’an kâfir ilan etmiştir. Mümin, kâfirden hangi olumsuz muameleye maruz kalırsa kalsın, o, emn ü emân içinde cennete ulaşacak.
Hangi zulmü, baskıyı, alayı, inkârı yaparlarsa yapsınlar, inanmayanlar da, Cenâb-ı Hak’ın ceza evi olan cehennemini dolduracak.
Kâfirler cehennemde ıslah olacak: Cehenneme girip de yaptığına pişman olmayan bir canlı düşünülemez. Fakat bu imanın o kişiye ne faydası var. Bu yüzden dünya hayatını herkesin en iyi şekilde değerlendirmesi, iman ve amele ulaşması, en önemli bir varoluş konusudur.
Diğer yandan bir insan, Allah’a ve Kur’an’a inansa, Hazreti Muhammed (sav) tasdik etse, fakat günahkâr bir kul olsa ve günahın içine iyice dalmış da olsa, dini yalanlamadığından, kurtuluş ümidi daima vardır. O, cennete girecektir.