Bugünlerde Erzurum üzerine tartışmalar okuyoruz, dinliyoruz: Erzurum'un değerli basın mensupları iki tez etrafında geliştirdikleri bir görüş üzerinde yorum yapıyorlar. Tezlerin özü şu: Erzurum doğunun Paris'iydi, şimdi değil!
Bu, 'Erzurum doğunun Paris'i' benzetmesini ilk kim ve ne zaman yaptı bilmiyorum, fakat en büyük yalanlardan biri bu sözdür. Erzurumluyu uyutan, yeterince ilerleyememesine sebep olan bir sıfatlandırma, Erzurum doğunun Paris'i sözü. Bu söz neden ağır bir yalan, ironik bir hakaret, gelin anlayalım:
Yüz yıl geriye gittiğimizde Paris bir sanat ve kültür merkeziydi: 1920'lerde birçok ünlü sanatçı, mesela F. Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway, James Joyce gibi isimler burada yaşayıp üretiyordu. Bu dönem aynı zamanda sürrealizm, dadacılık ve ekspresyonizm gibi sanat hareketlerinin de Paris'te yükselişe geçtiği bir zamandı. Peki, o tarihlerde ve daha sonraki yıllarda Erzurum bu yönüyle hiç gündeme geldi mi. Yok!
Paris, bir mekanlar şehridir ayını zamanda: Mesela: Montparnasse ve Montmartre... Bu bölgeler, sanatçılar ve entelektüeller için buluşma noktalarıydı. Café de Flore ve Les Deux Magots gibi kafeler, ünlü sanatçıların ve yazarların sıkça ziyaret ettiği mekanlardı. Her halde Hemşin Pastahanesinin tüm bunları karşıladığını söyleyecek değiliz.
Bir diğer yön: Paris, o yıllarda, moda başkentiydi. Coco Chanel gibi ünlü moda tasarımcılarının etkisiyle Paris, moda dünyasının kalbi olarak kabul ediliyordu. Bu dönem, kadın giyiminin ve modasının büyük değişimlere uğradığı bir zamandı. Hele kadınları çıplaklaştırmaya başlayan 'flapper modası,' kısa etekler, bob kesim saçlar ve gösterişli aksesuarlarla karakterize edilen kadın imajı dünyayı sarsarken Erzurumlu sıkı sıkıya yerel imajına, kıyafetlerine tutunmuştu.
Paris aynı zamanda eğlence ve gece hayatının merkeziydi: Kabareler ve Jazz Kulüpleri, Moulin Rouge ve Le Chat Noir gibi ünlü kabareler, 1920'lerin Paris gece hayatının simgeleriydi. Jazz müziği, Amerikan kültürünün etkisiyle Paris'te de büyük ilgi görüyor, popüler bir eğlence türü insanları çekiyordu. Erzurum, o yıllarda salaş bir iki meyhanesiyle mi Paris'ti! Hele, Amerikalı dansçı ve şarkıcı Josephine Baker, Paris'te büyük bir üne kavuşmuş, özü fuhuş, alkol ve kumar olan eğlence dünyasının ikonik isimlerinden biri olmuştu. Erzurumlu, o yıllarda, daha cağ kebabı ve kadayıf dolmasını ticarileştirmemişti, kartol ve kerti peynir temelli gündüz hayatına sahipti!
Paris, yüz yılın başında, modernleşme ve değişimin de kentiydi: Teknolojik ve mimari açıdan da önemli değişimlere sahne olmuştu Paris. Art Deco mimarisi ve yeni inşa edilen yapılar, kentin modern yüzünü temsil ediyor ve dünya kentlerine ilham veriyordu. Erzurum toprak bacalı evlerinde aşkanalara sırtını verip baca otu ile ağzını tatlandırıyordu.
Paris, yüz yılın başında, 'kadın hakları ve özgürlükleri' adı altında, kadını, evinden çıkarıp gündüz ve gece hayatının üretim ve eğlence nesnesine dönüştürdü. Feminizm gibi nice sapkın ideoloji Paris'te üretilip yayıldı...
Özet: Yüz yıl geriye gittiğimizde Paris, sanatın, kültürün, modanın ve gece hayatının merkezi olarak hafızalara kazınmış, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik değişimlerin yaşandığı dinamik bir dönemi simgeler. Bu unsurlar, Paris'in hem o dönemdeki hem de günümüzdeki imajını şekillendiren temel bileşenlerdir. Erzurum'un, hiçbir zaman, bu tür bir örnekliği, öncülüğü olmadı. 'Erzurum doğunun Paris'i' diyenler, Erzurum ve Erzurumlu ile alay etmiş olmalılar. Küstah bir ironi. Önce zihnimizdeki bu sahte imgeleri temizlemeliyiz ki Erzurum'u gerçek yüzüyle görebilelim.
*Not: Önce Batı medeniyetini ve onun başkenti Paris'i anlamak isteyen dostlara iki kitap önermek istiyorum: Dostoyevski: Batı Batı Dedikleri; Atilla İlhan, Hangi Batı?
Sayın Yazar, başta Muzaffer kardeşimiz olmak üzere, diğer yorumcu arkadaşlar gerekli açıklamaları yapmışlar. Bu konuda yazılacak çok şey var da burada sizinle polemiğe girmek istemiyorum. Size tavsiyem, bir yazıyı yazmadan önce, iyice araştırın, biraz okuyun. Selamlar.
Üstadım bu niteleme ikinci dünya savaşı yıllarında Fransa ile Almanya arasındaki top, makinalı tüfek yuvaları, savunma hatları nedeniyle kazım karabekir tarafından majino hattı sebebiyle söylenmiştir pasin ovasındaki uzun ahmettete hamam deresindev120 kadar beton koruganlar ve Tabyaları’nın konumu nedeniyle söylenmiş bir savunma hattı benzetmesidir. Siz bahsettiğiniz kültür ve sosyo hayatla tabii ilgisi yoktur ama tarihi bir vakiiadır. İsmet İnönü bu sistemle milyonlarca lirayı toprağa gömdü diye eleştırilmiştir. Yalan bir ifade değil çarpıtılmış bir gerçektir.
Değerli Hocam, benim yazım askeri bir benzetmeyi içermiyor. İHA'nın eski bir haberini de gördüm, Paşa'ya atfen böyle bir söz söylenmiş, fakat o arkadaşımız da bir kaynak göstermemiş. Paşa bu sözü nerede kime söylemiş, kaynağı nedir? Yazdığım yazıyla bir ilgisi olmamasına rağmen merakımı mucip oldu. Eğer kaynak sizde varsa paylaşırsanız sevinirim. Kalbi mehabetlerimle.
Çok haklısınız da dile getirme de bayağı geç kaldık.Bırakın eski Parisi etrafımızdaki doğu şehirlerimizle değerlendirnenizi merak bekliyorum.
Baki Bey, doğu vilayetlerini biliyorum, Erzurum yine bölgenin en güçlü ve güzel şehridir. Az çok bu şehrin tarihini bilen birisi olarak söylüyorum: Erzurum bin yıllık tarihinin en huzurlu yüz yılını yaşıyor... selam ederim.