“(O azabın sebebi) şu ki, onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş? dediler, inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.” (Teğâbun – 6)
Tegabun Suresi 6-9. ayetleri, insanlık tarihindeki en temel inanç problemlerinden birine değinmektedir: peygamberlerin rehberliğini kabul etmek ve ahirete inanmak. Bu ayetler, insanın rehberliğe olan ihtiyacını reddetmesi ve dirilişin mümkün olmadığını iddia etmesiyle ilgili önemli mesajlar sunar.
Tegabun Suresi 6. ayetinde, peygamberlerin insanları doğru yola davet ettiği ancak insanların bu davete karşı çıkıp “Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş?” diyerek yüz çevirdikleri vurgulanmaktadır. Buradaki temel sorun, inkarcıların ilahi rehberliği reddederken öne sürdükleri argümandır: Peygamberler, sonuçta birer insan olduğuna göre, onları neden dinlesinler?
İnkarcıların peygamberlere yönelik bu tavrı, temelde “insan merkezli” bir düşüncenin ürünüdür. Onlar, kendi sınırlı algılarıyla ilahi bilgiyi değerlendirmeye kalkışmış ve sırf peygamberlerin de birer beşer olması nedeniyle onları küçümsemişlerdir.
Teğabun Suresi 7. ayetinde inkarcıların dirilişin olmayacağına dair iddiaları vurgulanır. “Kesinlikle diriltilmeyeceğiz!” şeklindeki iddiaları, aslında gelecekte ne olacağı hakkında kesin bir bilgiye sahip olmadıklarını, sadece kendi varsayımlarına dayandıklarını gösterir. Ahireti inkar etmek, bilinmeyene karşı bir korkunun ve bu korkuyla yüzleşmekten kaçınmanın bir ifadesi olabilir.
İnkarcılar, ölümden sonra hayatın olmadığını, ahiret kavramının bir yanılsama olduğunu savunurlar. Fakat bu görüşler tamamen spekülatif ve kişisel varsayımlara dayanır. Ahiretin olmayacağına dair kesin bir delil sunamazlar. Oysa dirilişin ve ebedi hayatın mümkün olması, bu dünyanın varlığına dayandırılabilir. Evrendeki düzen, doğa yasaları ve yaşamın kendisi, her şeyin bir amacı olduğunu ve ölümle her şeyin sona ermeyeceğini işaret eder. İnkarcıların bu noktada dayandıkları tek şey, kişisel şüpheleridir.
İnanan bir birey için diriliş ve ahiret inancı, bu dünyanın ve varlığın kendisinden kaynaklanan bir sonuçtur. Bir insan, kendisini ve evreni gözlemleyerek İlahi bir düzenin varlığını fark edebilir. Evrende bulunan ahenk, yasaların mükemmel işleyişi ve yaşamın sürekliliği, bir Yaratıcının varlığını işaret eder. Bu düzen ve amaç, ölümden sonra da bir hayatın mümkün olduğunu gösterir.
İnanan kişi, bu dünyada sahip olduğu varlık, akıl ve hayat gibi somut kanıtlar üzerinden ahiret inancına ulaşır. Çünkü bu dünyanın düzeni, ahiret için bir hazırlık niteliğindedir. İnkarcılar ise, hayatı yalnızca bu dünyayla sınırlı görürler ve ahireti reddederken ellerinde hiçbir somut kanıt bulunmaz. Onların inkarı, sadece kişisel görüşlerine ve varsayımlarına dayanır.
Teğabun Suresi 9. ayeti, ahiret gününün geleceğini ve bunun inkar edenler için bir “zarar günü” olacağını açıkça belirtir. Mahşer vaktinde, Allah inkar edenleri ve iman edenleri ayırt edecek ve inananları büyük bir kurtuluşa erdirecektir. Burada dikkat çeken nokta, iman edenlerin kötülüklerinin örtüleceği ve ebedi cennetlere yerleştirilecekleridir. Bu, inananlar için büyük bir teselli ve müjdedir.
Oysa ki inkar edenler için ahiret bir zarar günü olacaktır. Dirilişi ve ahireti inkar edenler, gerçeğin karşısında büyük bir pişmanlık yaşayacaklar ve sonsuz bir kayba uğrayacaklardır. Onların ellerinde ahireti reddetmeye dair hiçbir sağlam delil olmadığı gibi, bu dünyada yaptıkları kötülüklerin cezasıyla karşılaşacaklardır.
Sonuç: Teğabun Suresi 6-9. ayetleri, inkarcıların peygamberleri ve dirilişi reddetmelerini ele alırken, bu yaklaşımların aslında ne kadar temelsiz ve zayıf olduğunu gözler önüne serer. İnkar edenler, ahireti ve peygamberlerin getirdiği mesajları sırf kişisel şüphelerine dayanarak reddederken, inananlar hayatın ve varlığın kendisinden yola çıkarak ahiret inancına ulaşırlar. Bu nedenle, inananların elindeki en somut kanıt, kendi varlıkları ve bu dünyadaki düzenin İlahi bir amaca hizmet etmesidir. İnkarcılar ise, yalnızca belirsiz ve temelsiz görüşlerle hareket etmektedirler ve ahiret günü geldiğinde bu tutumları onları büyük bir kayba sürükleyecektir.