“Muhakkak bunda kalb sâhibi kimse için öğüt ve nasihat var” (Kâf 37)
Akıl ne, onu kim görmüş! Tabiatta, koyun kuzu gibi, at eşek gibi, güneş yıldız gibi, akıl diye bir varlık yok: tabiatta akıl diye bir varlığı kimse görmedi. Gönül ne peki? Onu kimse gördü mü? Hayır, gönül de akıl gibi, tabiatta yok.
Akıl da gönül de manevi varlık; insan ruhunun özelliği, akıl ve gönül. Gönül, kişi iman edene kadar ortalıkta görülmez. Hele kişi inançsız yahut felsefi veya pozitivist bir akılla yaşıyorsa onun kalp sistemi açılmaz ve gönül programı kişiye vereceği saadeti veremez.
Ayette Rabbimiz, Kur’an’ın mesajlarından, akıl sahipleri değil, ancak kalb sâhiplerinin istifade edebileceğini beyan etti. İman etmiş yahut kuvvetli bir arayış içindeki kişi, Kur’an’dan öğüt alabilir. Ekmek tandır sıcakken pişirilir; süt belli bir sıcaklıkta mayalanır. Aksi takdirde hamur ekmek olmaz süt yoğurda dönmez. Kalbi uyanmış kişi sıcak tandır kıvamındadır; Kur’an mayası o insanda tutacak ve kişi tedricen değişecektir.
İnsan ruhu, Yaratıcının sıfatlarının görünme yeridir. Manalar, gönülde zuhur eder ve daha sonra hariçte fiil ve tabiat şeklinde aşikâr olur. Bu sebeple Kur’an öğüdünü anlayıp gereğini yapan araç, tek başına, akıl değil, akılla birlikte gönüldür.
Akıl tek başına egodan kurtulamaz, ego ne isterse sonunda onun istediği gerçekleşir. Akıl, imanla tanışıp kalbin emrine girince o insanda hayırlı ameller zuhur eder. Hayırlı insan, Allah’ın rızasını kazanan kimsedir. Bu insanlar, gönül insanıdır; iyilik üzere hareket ederler ve etki alanları da daim geniştir.
Rabbimiz insanın idrakini ikili bir sisteme bağlar: Gönül ve akıl. Dini öteleyen pozitivizm ve ateizm akılcıdır. Onların, insana ve hayata dair bakışı tipleştiricidir. ‘Aklın yolu bir’, ‘akıl her yerde aynı’, ‘akıldan şaşma’, ‘rasyonalite’, ‘deney-gözlem-araştırma- vb. klişeler ile akılcılık kutsallaştırıldı.
Bu, ilkel bir anlayıştır ve doğru değildir. Delili pek çok. Sadece şunu hatırlayalım: milyonlarca masum insanı öldüren dünya savaşları, nükleer ve kimyasal silah kullanımı, kalpsiz akıl çağının ürettiği tarihtir! ‘’Kalpsiz Akıl Çağı’nda dinlerin ve Hak Din İslam’ın mesajının kitlelere ulaşamaması yahut dini taleplerde bulunmak, siyaset, ekonomi, kültür, eğitim, basın-yayın vs. araçlarla engellenir yahut eleştirilir. ‘Gönülsüz /kalpsiz’ bir değerler vasıtasıyla eğitilen modern insan, kendini ve evreni akılla anlamaya çalışıyor. Varlığın anlamını inkâr edip, sadece özelliklerini ve hareketlerini anlayıp tasnif edip eşyaya olan hâkimiyetini artırdı.
Sonuç: Eşyayı sadece akılla idrak etmek isteyen kimseler, Allah’ın kelamı olan Kur’an’dan öğüt ve nasihat alamadılar. Her şeyi akılla idrak etmek isteyen pozitivist ve materyalist felsefe komünizm, sosyalizm, faşizm, kapitalizm gibi ‘akıldan doğan’ kanlı ve istismarcı ego sistemleri üreterek kitleler üzerinde denediler. Her biri yanılgı ve acıdan başkasını çoğaltmadı. Aklı ve kalbi (vicdanı) olanlar görüyor ki insanlık için umut sadece Allah’ın açtığı Kur’an yoludur.