Günümüzde Güney ve Doğu Akdeniz’de Türkiye haricinde bir devlette tam bir refah ve güven ortamının varlığı şüphelidir. Bu durum bizlerin aziz vatanına gelen göçlerin tamamını açıklamak için yeterlidir. Mesela Suriye’de devam eden iç savaş, Kuzey Irak’ta terör problemi ve bazı memleketlerdeki yerel ve idari yöneticilerin baskıları söylenebilir. Bugün Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısı gayri resmî verilere göre yaklaşık 3 milyon 750 bin ve yalnızca 2021 yılı gayri resmi rakamlarına göre Türkiye’ye Afganistan’dan 170 bin, Irak’tan 142 bin ve İran’dan 40 bin düzensiz göçmen geldiği tahmin edilmekte ve yukarıda arz ettiğimiz meselenin aslını ve doğruluğunu ortaya koymaktadır. Türkiye; kendine sığınan göçmenlerin temel ihtiyaçlarını (Barınma, güvenlik, fizyolojik ve sosyolojik ilh.) ziyadesiyle yerine getirmiş ve Doğu Akdeniz’de yaşanan insanlık dramına sessiz kalmamış ve her daim takipçisi olmuştur. Tarihin her lahzasında olduğu gibi (örneğin İspanya’dan memleketimize sığınan Yahudiler, 93 Harbi’nden sonra Anadolu’ya yapılan Çerkez göçleri ilh.)bugün de gerek Akdeniz’de gerek cihanın tamamında insan hak ve hukukunun savunucusu olmuş, âlemin her zerresinde merhamet elini uzatmaktan çekinmemiştir. Bugün ise Türkiye Akdeniz ve Mülteci konusunda üzerine düşen sorumlulukları layıkıyla yerine getirmektedir. Memleketimiz insan hak ve hürriyetleri konusunda bu kadar hassas, dikkatli ve cansiperane çalışırken; Akdeniz’i paylaşan diğer devletlerden ve milletlerden aynı hassasiyeti, yardımı ve özveriyi görmek bir yana dursun, suni medeniyet mirasçıları göçmenleri ölüme terk ediyor; göçmen teknelerini ve botlarını batırıyor, maderzat halde işkencelere gark ediyor. Mülteciler yalnızca Türkiye’nin sorunu ve meselesiymiş gibi cihana bu yaygarayı lanse etme çabasından kendilerini alıkoyamıyorlar.
Göçmen politikaları yalnızca onları sınırda tel örgülerin ardında bırakma çabası yüklü Akdeniz’deki komşularımızı yaşanan insanlık dramına gözlerini ve kulaklarını ve hatta zihinlerini dondurarak yaklaştıklarını anlamak pek zor olmasa gerek. Bu dönemde Akdeniz’in nasıl ki verimini, refahını ve sefasını hep beraber yaşıyorsak o halde cefasını ve eziyetini de beraber göğüslemeliyiz. Bölgenin istikrarı ve selameti için ortak çalışmaya koyulmalıyız. Mülteciler; bugün gerek bizim aziz vatanımızda gerekse Avrupa’da içtimai protestoların konusunu oluşturmaktadırlar. Aziz vatanımızın hemen her yerinde yaşamakta olan mülteciler müteaddit defalar sosyal, ekonomik ve kültürel ayrılıklar hasebiyle tartışma meselesi olmaları pek şaşılacak bir havadis olmasa gerek. Bilhassa son günlerde muhalefet partileri ve iktidarın yaptıkları hemen her açıklamada yer verdikleri mülteci meselesi bu mevzunun en müşahhas örneğidir. Sosyal medyada gayet büyük yankılar uyandıran paylaşımlar pek hızlı şekilde yayılmakta ve milletimizin dikkatini celp etmekte, zihinlerini sual yağmuruna gark etmekte. Acaba yeteri kadar önemler alınıyor mu? İç İşleri Bakanlığımız bu konuda ne gibi ameli ve nazari önlemler almakta? Göç politikamız nasıl ve nasıl olacak? Gibi daha nice sorularla mülakat etmekte ve cevap aramakta. İç İşleri bakanlığımızın pek ala güvenlik, sosyoekonomik vs. gibi önlemler aldığını yayımlaması; Göç İdaresini resmi rakamlarla açıklamalar yapması, Milli Savunma Bakanımızın olaylar hakkındaki yorumu ilh. Memleketimizin de nice önlemler aldığının somut delillerindendir. Emniyet güçlerimiz ve askeri personelimiz sınırda vatanını namusu gibi korumaya ve milletimizi müteessir kılacak her türlü meselinin üzerinden beynelmilel hukuka ziyadesi ile uyarak ve tarihin her devrinde olduğu gibi kahredici kuvvetiyle gelmektedir. .