Yılın son günleri yaklaştığında, içimizi tarifsiz bir heyecan kaplardı. Yeni yıla dair umutlarımızı, dileklerimizi paylaşmanın en güzel yolu tebrik kartlarıydı. O zamanlar, birine kart göndermek basit bir iş değil, sevgi ve emekle işlenmiş bir mesajdı.
Kart seçmek başlı başına bir törendi. Parlak, simli, özenle tasarlanmış kartlar arasından en güzellerini bulmaya çalışırdık. Her bir detayına dikkat eder, en sevdiğimiz kişilere yakışacak bir kart olsun isterdik. Kartı seçtikten sonra, kalemi elimize alır ve yazmaya başlardık. O satırlara sadece kelimeler değil, duygularımızı, özlemlerimizi ve içten dileklerimizi de eklerdik.
Zarf bulmak ise ayrı bir mutluluktu. Kartla uyumlu bir zarf bulduğumuzda sevinçle doldurur, sonra da PTT’ye koşardık. O kartın sahibine ulaşmasını hayal eder, aldığında yüzünde belirecek gülümsemeyi düşünürdük. Yılbaşı, bayramlar ya da herhangi özel bir gün… Her seferinde bu ritüel tekrarlanırdı.
Bugün, ne yazık ki bu sıcak geleneğin yerini hazır mesajlar aldı. Birkaç saniyede, aynı cümleyi onlarca kişiye gönderebiliyoruz. Ama o eski tebrik kartlarının samimiyeti, içtenliği ve emeği artık yok. Telefon ekranında beliren soğuk bir mesaj, bir zamanların zarf içindeki sıcak cümlelerini asla yerini tutamıyor.
Belki de bu yüzden yeniden hatırlamalıyız. Bir kart seçip, kalemi elimize almayı, kelimelerimizi hissederek yazmayı… Çünkü bir tebrik kartı, sadece bir kağıt parçası değil, bir dönemin samimi diliydi. Kim bilir, belki de o dili yeniden konuşmaya başlamanın zamanı gelmiştir.