Çat İlçesi'ne gitmeden şehirden 20 km kadar uzak bir mesafede yer alır Kümbet Köyü. Eski kütüğe göre Ilıca'ya bağlı olan köy, daha sonra mahalle olarak Merkeze bağlanmıştır. Ova ortasında şirin kendi halinde yaşayan insanların mekânıdır Kümbet Köyü. Köy meydanında yer alan Kümbet'den dolayı bu adla anılmaya başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. Temel geçim kaynakları tarım ve hayvancılık olan köy halkı, şehre yakın olduklarından dolayı bunun avantajlarından da yararlanmaktadırlar. Günü birlik olarak şehre gelen köylüler; ihtiyaçlarını giderip akşam tekrar geri dönebilmektedirler. Hatta artık tandırda ekmek pişirmek bile sona ermiştir. Kümbet Köyü, bağrında nice yetenekli insanların çıktığı ender köylerimizden biridir. Bunlardan en önemlisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan Hüseyin Avni Ulaş'tır. Hüseyin Bey yaptıkları ile Türk Halkı'nın hafızasında yer alan en önemli Kümbetlilerden biridir. Kümbet Köyü'nden çıkmış nadide insanlardan biri de Erzurum'da galericiliği başlatan amcam Cafer Özdemir'dir. Ağırbaşlı, sözü dinlenilir Kuran-ı Kerim'i dinlenir nadide insanlardan biridir amcam. Caferiye Medreselerinde Mehmet Gürcür ve Mehmet Nuri Hocalardan dersler almış, Erzurum'un bayındır bir hale gelmesi, ülke içerisinde haklı bir yer edinmesi için gece gündüz çalışmıştır. Erzurum ve Kümbetle özdeşleşen en önemli kişi ise Ahmet Baba'dır.
Rivayetlere göre Ahmet Baba Kümbet'te bir ağanın yanında çalışan bir hizmetkâr, başka bir rivayete göre de çobanlık yapan bir zattır. Ahmet Baba namaz vakitlerinde kaybolmasıyla halk arasında beynamaz olarak adlandırılırmış. Bu durum Ahmet Baba'nın ağasının hacca gidip dönmesine kadar böyle devam etmiş. Bir gün Allah nasip eder ve ağa hacca gider. Ahmet Baba'nın ağasının canı, bir gün hacda helva yemek ister. Ahmet Baba ağasının helva isteğini görür.
Ağanın hanımına: " Ağam helva istedi, yap da götüreyim." der. Hanım, Ahmet'in canının helva yemek istediğini, ağasını bahane ettiğini zannederek helvayı yapar. Ahmet Baba yapılan helvayı hacca ağasına götürür ve önüne koyar. Helvayı önünde gören ağa şaşkındır ama etrafta kimsecikleri göremez.
Ağa, helvanın geldiği tası çantasına koyar. Hac ibadetini bitirdikten sonra Erzurum'a geri döner. Köy halkı ağayı karşılamak için yola dizilmiştir. Rivayetlerin göre ağa kendisini karşılamaya gelen köylülere Ahmet Baba'ya gitmelerine söyler. Başka bir rivayete göre ise ağa, helva olayını anlatır. Hanımı o tarihlerde Ahmet Baba'nın da helva yapmasını istediğini söyleyince ağa çantasındaki tabağı çıkarır. Tabak, hanımın Ahmet Baba'ya helva yaptığı tabaktır. Başka bir rivayette ise Ahmet Baba'nın haccın her aşamasında ağanın karşısına çıktığını söylenir. Doğruluğunu Allah bilir. Hakikat ortaya çıkınca köylüler Ahmet Baba'yı aramaya koyulur. Ahmet Baba ise kerameti ortaya çıkınca Hakkın rahmetine kavuşur. Sonradan anlaşılır ki Ahmet Baba namaz vakitlerinde namazı eda etmek için kutsal topraklara gider orada ibadetini yaparmış.
Ahmet Baba öldükten sonra mezarı daha sonra türbeye dönüştürülmüştür. Bu gün Erzurum Halkının çoğunun bildiği bu kutsi insan aynı zamanda mübarek bir soyada mensuptur.
Ahmet Baba'nın kabrini merak edenler bir gün mezarın bulunduğu yere girmek isterler. Bütün uğraşmalara rağmen kapıyı aralamayı az da olsa başaranlar Ahmet Baba'nın naşının zincirlerle havada asılı olduğunu söyleyerek oradan uzaklaşmışlardır. Hakikat sonradan anlaşılmış zincirli tabutun olmadığı görülmüştür. Erzurum'un, Rus işgaline uğradığı yıllardır. Köyde bu işgalden payını almıştır. Rus ordusu bütün uğraşlara rağmen köye girememiştir. Kuşatmanın dördüncü günü sabah köy halkıyla konuşan Rus subayının anlattıkları ise önemlidir.
—"Üç gün boyunca köyünüze saldırmak için plan yaptık. Her seferimizde birinin elinde silah, köyü çitle çeviren, birini gördük." Bu kişinin köyü manevi direği olan Ahmet Baba'nın olduğu söylenir.
Uzun bir zamandan sonra köye giren Ruslar, Ahmet Baba'nın Kümbeti'ni yıkmak isterler. Köy halkı babanın muhterem bir insan olduğunu ve bunun kendileri için iyi olmayacağını söylese de Ruslar türbeyi yıkmaya kararlıdır. Köy halkı Ahmet Baba'nın buna izin vermeyeceğini düşünerek istemeye istemeye evlerine dönerler. Sabah evlerinden çıkan köylüler Rus askerlerinin elleri göğsü hizasında oturduklarını görünce şaşırırlar. İkinci bir şaşkınlık ise türbenin kapısının açılması ile Rusların kaçmasıdır. Rus askerleri, akşamdan beri yatmaya çalıştıklarını fakat tam uyumaya başladıklarında bir tokatla uyandıklarını söyleyerek türbeyi yıkmaktan vazgeçmişlerdir.
Ahmet Baba, manevi yönü ağır olan insanlarımızdan biridir. Günümüzde sadece nesilden nesile anlatılan birkaç menkıbesinden başka bir şey bilinmemektedir. Unutmayalım ki tarih hayal ürünü değil, bilakis hakikatlerin tezahürüdür.
Rivayetlere göre Ahmet Baba Kümbet'te bir ağanın yanında çalışan bir hizmetkâr, başka bir rivayete göre de çobanlık yapan bir zattır. Ahmet Baba namaz vakitlerinde kaybolmasıyla halk arasında beynamaz olarak adlandırılırmış. Bu durum Ahmet Baba'nın ağasının hacca gidip dönmesine kadar böyle devam etmiş. Bir gün Allah nasip eder ve ağa hacca gider. Ahmet Baba'nın ağasının canı, bir gün hacda helva yemek ister. Ahmet Baba ağasının helva isteğini görür.
Ağanın hanımına: " Ağam helva istedi, yap da götüreyim." der. Hanım, Ahmet'in canının helva yemek istediğini, ağasını bahane ettiğini zannederek helvayı yapar. Ahmet Baba yapılan helvayı hacca ağasına götürür ve önüne koyar. Helvayı önünde gören ağa şaşkındır ama etrafta kimsecikleri göremez.
Ağa, helvanın geldiği tası çantasına koyar. Hac ibadetini bitirdikten sonra Erzurum'a geri döner. Köy halkı ağayı karşılamak için yola dizilmiştir. Rivayetlerin göre ağa kendisini karşılamaya gelen köylülere Ahmet Baba'ya gitmelerine söyler. Başka bir rivayete göre ise ağa, helva olayını anlatır. Hanımı o tarihlerde Ahmet Baba'nın da helva yapmasını istediğini söyleyince ağa çantasındaki tabağı çıkarır. Tabak, hanımın Ahmet Baba'ya helva yaptığı tabaktır. Başka bir rivayette ise Ahmet Baba'nın haccın her aşamasında ağanın karşısına çıktığını söylenir. Doğruluğunu Allah bilir. Hakikat ortaya çıkınca köylüler Ahmet Baba'yı aramaya koyulur. Ahmet Baba ise kerameti ortaya çıkınca Hakkın rahmetine kavuşur. Sonradan anlaşılır ki Ahmet Baba namaz vakitlerinde namazı eda etmek için kutsal topraklara gider orada ibadetini yaparmış.
Ahmet Baba öldükten sonra mezarı daha sonra türbeye dönüştürülmüştür. Bu gün Erzurum Halkının çoğunun bildiği bu kutsi insan aynı zamanda mübarek bir soyada mensuptur.
Ahmet Baba'nın kabrini merak edenler bir gün mezarın bulunduğu yere girmek isterler. Bütün uğraşmalara rağmen kapıyı aralamayı az da olsa başaranlar Ahmet Baba'nın naşının zincirlerle havada asılı olduğunu söyleyerek oradan uzaklaşmışlardır. Hakikat sonradan anlaşılmış zincirli tabutun olmadığı görülmüştür. Erzurum'un, Rus işgaline uğradığı yıllardır. Köyde bu işgalden payını almıştır. Rus ordusu bütün uğraşlara rağmen köye girememiştir. Kuşatmanın dördüncü günü sabah köy halkıyla konuşan Rus subayının anlattıkları ise önemlidir.
—"Üç gün boyunca köyünüze saldırmak için plan yaptık. Her seferimizde birinin elinde silah, köyü çitle çeviren, birini gördük." Bu kişinin köyü manevi direği olan Ahmet Baba'nın olduğu söylenir.
Uzun bir zamandan sonra köye giren Ruslar, Ahmet Baba'nın Kümbeti'ni yıkmak isterler. Köy halkı babanın muhterem bir insan olduğunu ve bunun kendileri için iyi olmayacağını söylese de Ruslar türbeyi yıkmaya kararlıdır. Köy halkı Ahmet Baba'nın buna izin vermeyeceğini düşünerek istemeye istemeye evlerine dönerler. Sabah evlerinden çıkan köylüler Rus askerlerinin elleri göğsü hizasında oturduklarını görünce şaşırırlar. İkinci bir şaşkınlık ise türbenin kapısının açılması ile Rusların kaçmasıdır. Rus askerleri, akşamdan beri yatmaya çalıştıklarını fakat tam uyumaya başladıklarında bir tokatla uyandıklarını söyleyerek türbeyi yıkmaktan vazgeçmişlerdir.
Ahmet Baba, manevi yönü ağır olan insanlarımızdan biridir. Günümüzde sadece nesilden nesile anlatılan birkaç menkıbesinden başka bir şey bilinmemektedir. Unutmayalım ki tarih hayal ürünü değil, bilakis hakikatlerin tezahürüdür.