Bu metin, yazarımız Savaşkan İlmak’ın ‘Okullar Değil, Okulların İçindeki Hikâyeler’ adlı kitabından yazarın izniyle ve ‘uyarlanarak’ alıntılanmıştır:
(PEGEM Akademi Yayınları; Haziran-2021, Ankara - ISBN: 978-625-7582-06-3 – 13’üncü hikâye - Sf: 52-54)
Kitapta bunun gibi 33 hikâye daha yer alıyor... *
★★
Belki gerçektir, belki de şehir efsanesi.
Kim bilir?
Olayın geçtiği yerin ‘Mülkiye ve yani Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ olduğu rivayet edilir.
Efsane hocalardan birinin dersi, tıklım tıklım dolu bir amfi…
“Profesör, ‘Siyaset Kültürü ve Tarihi’ konusunu işlerken öğrencilerden birini kürsüye çağırıp
-Anlat bakalım dersi buradan!
der.
Öğrenci hocasının yerine geçip başlar o günkü konuyu anlatmaya. Ama uzun sürmez, hocası sözünü keser:
-Şimdi kürsünün üstüne çık ve orada devam et!
Öğrenci kürsüye çıkıp devam eder, hocası bir iki dakika sonra tekrar sözünü keser:
-Kürsünün üstüne bir sandalye koy, onun üstüne çık ve oradan devam et!..
Öğrenci şaşırır ama itiraz etmez, hocasının dediğini yapar…
-Şimdi sandalye üstüne tabureyi koy ve oradan devam et!..
Öğrenci yine denileni aynen yapar ama bir yandan da sallanmaya başlar. Düşmemek için dengesini zar zor kontrol ederek konuşur; böyleyken de anlattıkları tutarsızlaşmaya başlar.
Profesör, derse işte tam o noktada nokta koyar:
-İnsan yükseldikçe söyledikleri tutarsızlaşır; çünkü artık beyin söylenecekleri ve onların taşıdığı düşünsel ya da hukuksal tutarlılıkları değil, sadece bulunduğu yerden düşmemeyi önceler!..”
★★
Okulları -ya da akademileri- geçekten okul yapan sayısız hikâyelerden biri bu…
Ama orada kalmayın, çıkın bu hikâyeden lütfen!
Siyaset dünyasının tutarlılıklarına ya da tutarsızlıklarına, şimdi, şu anda bulunduğunuz açıdan bakmayı deneyin.
Ve düşünün?
Sadece bugüne ve bugünün Türkiye’sine takılmayın, geçin bu eşiği. Daha geniş anlamda dünyayı ve uygarlık tarihini düşünün: Bugüne dek kimler, demokrasiyi kullanarak tırmandığı veya antidemotratik koşullarda tepeden inme ‘konduğu’ o yerden düşmemeyi öncelediler?
Ve kimler o nedenle tutarsızlaştılar, dengelerini ve değerlerini yitirdi, milletin gönlünden silinip gitti?
Kimler?..
Ve herkes öyle miydi?
Bugün de herkes öyle mi?
Öyle olmayanlar da var, değil mi?
‘Düşersem düşeyim, ben yine de doğruları dile getireyim, halkın yanında -ve dolayısıyla ebediyen halkın gönlünde- olayım!’ diyenler…
Kendi kıymetli dengesini ve rakım bakımından yüksekte kalmayı değil, toplum yararına gerçeğin itirafını ve ifşasını, müdafaasını ve yine rakım bakımından halkın seviyesinde bulunmayı önemseyenler…
Var elbette!
Olmaz mı hiç?
★★
Zamlar ve hayat pahalılığı konusunda da var, EYT konusunda da var, yüksekte kendi kıymetli dengesini değil de toplum yararını önemseyenler.
3600 gösterge konusunda da var, ihalelerin şeffaflığı konusunda da var, emeklilik yaşı konusunda da var, ekonomiyle ilgili kırk yıllık polemiklerde de var, hukuk ya da eğitim reformu konusunda da var; toplumu ilgilendiren istisnasız her konuda ‘Koltuk moltuk benim umrumda değil; düşersem düşeyim ama ben yine de vicdanımın sesini dinleyeyim, halkın yararına, Hakk’a hukuka güvenip doğruları dile getireyim!’ diyenler var.
Var, illaki var…
Öyleleri işte, çok şükür varlar!
İnanın, hep de var olacaklar.
*: Pegem Akademi Yayınları’ndan Okullar Değil, Okulların İçindeki Hikâyeler adlı kitabı edinmek için yayınevi sipariş linki:
https://pegem.net/urun/Okullar-Degil-Okullarin-Icindeki-Hikayeler/62201
(PEGEM Akademi Yayınları; Haziran-2021, Ankara - ISBN: 978-625-7582-06-3 – 13’üncü hikâye - Sf: 52-54)
Kitapta bunun gibi 33 hikâye daha yer alıyor... *
★★
Belki gerçektir, belki de şehir efsanesi.
Kim bilir?
Olayın geçtiği yerin ‘Mülkiye ve yani Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ olduğu rivayet edilir.
Efsane hocalardan birinin dersi, tıklım tıklım dolu bir amfi…
“Profesör, ‘Siyaset Kültürü ve Tarihi’ konusunu işlerken öğrencilerden birini kürsüye çağırıp
-Anlat bakalım dersi buradan!
der.
Öğrenci hocasının yerine geçip başlar o günkü konuyu anlatmaya. Ama uzun sürmez, hocası sözünü keser:
-Şimdi kürsünün üstüne çık ve orada devam et!
Öğrenci kürsüye çıkıp devam eder, hocası bir iki dakika sonra tekrar sözünü keser:
-Kürsünün üstüne bir sandalye koy, onun üstüne çık ve oradan devam et!..
Öğrenci şaşırır ama itiraz etmez, hocasının dediğini yapar…
-Şimdi sandalye üstüne tabureyi koy ve oradan devam et!..
Öğrenci yine denileni aynen yapar ama bir yandan da sallanmaya başlar. Düşmemek için dengesini zar zor kontrol ederek konuşur; böyleyken de anlattıkları tutarsızlaşmaya başlar.
Profesör, derse işte tam o noktada nokta koyar:
-İnsan yükseldikçe söyledikleri tutarsızlaşır; çünkü artık beyin söylenecekleri ve onların taşıdığı düşünsel ya da hukuksal tutarlılıkları değil, sadece bulunduğu yerden düşmemeyi önceler!..”
★★
Okulları -ya da akademileri- geçekten okul yapan sayısız hikâyelerden biri bu…
Ama orada kalmayın, çıkın bu hikâyeden lütfen!
Siyaset dünyasının tutarlılıklarına ya da tutarsızlıklarına, şimdi, şu anda bulunduğunuz açıdan bakmayı deneyin.
Ve düşünün?
Sadece bugüne ve bugünün Türkiye’sine takılmayın, geçin bu eşiği. Daha geniş anlamda dünyayı ve uygarlık tarihini düşünün: Bugüne dek kimler, demokrasiyi kullanarak tırmandığı veya antidemotratik koşullarda tepeden inme ‘konduğu’ o yerden düşmemeyi öncelediler?
Ve kimler o nedenle tutarsızlaştılar, dengelerini ve değerlerini yitirdi, milletin gönlünden silinip gitti?
Kimler?..
Ve herkes öyle miydi?
Bugün de herkes öyle mi?
Öyle olmayanlar da var, değil mi?
‘Düşersem düşeyim, ben yine de doğruları dile getireyim, halkın yanında -ve dolayısıyla ebediyen halkın gönlünde- olayım!’ diyenler…
Kendi kıymetli dengesini ve rakım bakımından yüksekte kalmayı değil, toplum yararına gerçeğin itirafını ve ifşasını, müdafaasını ve yine rakım bakımından halkın seviyesinde bulunmayı önemseyenler…
Var elbette!
Olmaz mı hiç?
★★
Zamlar ve hayat pahalılığı konusunda da var, EYT konusunda da var, yüksekte kendi kıymetli dengesini değil de toplum yararını önemseyenler.
3600 gösterge konusunda da var, ihalelerin şeffaflığı konusunda da var, emeklilik yaşı konusunda da var, ekonomiyle ilgili kırk yıllık polemiklerde de var, hukuk ya da eğitim reformu konusunda da var; toplumu ilgilendiren istisnasız her konuda ‘Koltuk moltuk benim umrumda değil; düşersem düşeyim ama ben yine de vicdanımın sesini dinleyeyim, halkın yararına, Hakk’a hukuka güvenip doğruları dile getireyim!’ diyenler var.
Var, illaki var…
Öyleleri işte, çok şükür varlar!
İnanın, hep de var olacaklar.
*: Pegem Akademi Yayınları’ndan Okullar Değil, Okulların İçindeki Hikâyeler adlı kitabı edinmek için yayınevi sipariş linki:
https://pegem.net/urun/Okullar-Degil-Okullarin-Icindeki-Hikayeler/62201